Toplumumuzda eklem rahatsızlıkları sıklıkla görülmektedir. Bunlardan bir tanesi de osteoartrittir. Osteoartrit tedavisinde birden fazla tedavi seçeneği mevcuttur. Non-steroid antienflamatuar ilaçlar (NSAİİ), kortikosteroidler, intraartiküler enjeksiyonlar ve fizik tedavi bu seçeneklerin başlıcalarıdır. İntraartiküler enjeksiyon hyalüronik asit, kolajen, kortikosteroidler ve salin kullanılarak yapılabilmektedir.
Fakat intraartiküler hyalüronik asit enjeksiyonu işlemi hala netliğe kavuşturulmuş bir tedavi yöntemi değildir. Bu yöntemle ilgili olarak bilimsel makalelerde farklı görüşler mevcuttur. İşe yaradığını gösteren kanıtlar B seviye kanıtlardır yani daha fazla hastayla yapılmış daha detaylı çalışmalara ihtiyaç vardır. Bir tedavinin işe yaradığının tamamen kanıtlanabilmesi için A seviye kanıtlara ihtiyaç duymaktayız.
Bu zamana kadar yapılmış olan çalışmalarda çoğunlukla yüksek molekül ağırlıklı hyalüronik asit tercih edilmiş olup birer hafta arayla 30 mg/2mL olan çözeltiden 3 enjeksiyon yapılmıştır. Bu çalışmalar yapılırken diğer intraartiküler uygulama yöntemleriyle kıyaslanmıştır. Bazı çalışmalar, osteoartrite bağlı gelişen ağrı ve hasarın düzelmesinde anlamlı değerler elde etse de bazı çalışmalarda da anlamlı bir düzelme elde edilememiştir. Yapılan çalışmalarda seçilen hasta profili ve osteoartritin derecesi tedavinin sonuçlarında değişime sebep olmaktadır. Kişi bazlı bu değişiklikler tedavinin etkinliği konusunda şüpheye düşüren en önemli faktördür.
Tedavinin işe yaradığını gösteren çalışmalarda da intraartiküler kortikosteroid enjeksiyonu uygulamasıyla arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Bu çalışmalarda intraartiküler kortikosteroid enjeksiyonunun hyalüronik asit enjeksiyonuna göre daha kısa sürede ağrı kesici etkinlikte olduğu gösterilmişse de uzun dönem iyileşme etkisi açısından hyalüronik asit enjeksiyonu daha avantajlı bulunmuştur. Fakat bu avantajlar arasında da anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Maliyet etkin olması açısından bakıldığında ise kortikosteroid enjeksiyonu daha üstün gelmektedir.
Tüm şartların standardize edildiği bu çalışmalarda bile intraartiküler hyalüronik asit enjeksiyonu tartışması yapılırken maalesef ki kliniklerde, hastanelerde ve muayenehanelerde standardize olmayan şartlarda bu enjeksiyonlar yapılmaktadır. Bu enjeksiyonları üreten firmalar kar hırsıyla uygun olmayan şartlarda ürünün satışının peşinde koşmaktadırlar. Hekimlere etik değerlerden uzakta teklifler yaparak piyasayı domine etmeye çalıştıkları gibi ilaç depolarını ve eczacıyı da aradan çıkararak ürünlerin satışını mümessiller aracılığıyla yapmaya çalışmaktadırlar. Maalesef ki eczaneyi ve eczacıyı aradan çıkardığımız noktada ürünlerin kalitesiyle alakalı soru işaretleri doğmaktadır. Eczanede olsa belli saklama koşullarında satışı yapılabilecek ürün, şehir şehir ilçe ilçe gezen mümessillerin araçlarında belki de yazın 50 dereceyi geçen sıcaklıklarda muhafaza edilmektedir. Uygun saklama koşullarında dahi pseudoseptik artrit gibi yan etki oluşturabilecek bir enjeksiyonluk çözelti, uygun olmayan şartlarda neler yapabilir varın siz düşünün.

Ayrıca broşür üzerine iliştirdikleri telefon numaraları ile satış yapan bu firmaların ürünü hastaya ilettikleri zaman herhangi bir faturalandırma yapıp yapmadıkları da bilinmemektedir. Devlete ödemeleri gereken vergileri vermemelerini bile yanlarına kar olarak gören bu firmalar küçük hesaplar peşinde koşmaktadırlar. Bu denli küçük hesaplar peşinde koşan firmaların, ne şartlar altında üretim yaptıkları da soru işareti oluşturmaktadır. Büyük molekül ağırlıklı hyalüronik asit kullanılarak yapıldığında ve uygun şartlar altında saklandığında bile etkinlikleri tartışmalı olan bu ürünlerin uygunsuz üretimleri de kişilerin şifaya ulaşmasında büyük engel teşkil etmektedir.
Halkın şifaya ulaşmasındaki bu zorluk denetim eksikliğini de gözler önüne sermektedir. Tıbbi ürün ruhsatı olan bu ürünler ilaç gibi vücuda enjekte edilmesine rağmen tıbbi ürün olarak geçtikleri için üretilen her parti üründe denetleme yapılmamaktadır. Halkın sağlığı sermaye sahiplerinin vicdanına bırakıldığı zaman daha bu gibi nice olayın meydana geleceği aşikardır.
Hekimlerin etik değerlerini utanmadan ayaklar altına alan, halkın sağlığını hiçe sayan bu firmaların acilen denetlenmesi gerekmektedir.