Bu siteyi kullanarak Çerez Politikası'nı ve KVKK şartlarını kabul etmiş olursunuz.
Kabul et
İlaç Emekçileri
  • Haberler
    • Haber
    • Gündem
    • Dosya
    • Köşe Yazısı
    • Haber
    • Gündem
    • Dosya
    • Köşe Yazısı
    Okunan:Görünmek İstenmeyenin Hikâyesi: Yoksul Evler
    Eczacılık Korunması Halk Sağlığı Gereğidir!
    Köşe Yazısı

    Eczacılığın Korunması

    İlacı zehirden ayıran şeyin yasal hâkimi eczacı, mekânı ise eczanelerdir. Peki eczanelerin…

    Ecz. Cem Kılınç 5 dakikalık okuma
    Sağlık Bakanı HPV Aşısını Ücretsiz Yapmadan Gitti!
    Haber
    Sağlık Bakanı HPV Aşısını Ücretsiz Yapmadan Gitti!
    Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu Hocamızın Ardından...
    Haber
    Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu Hocamızın Ardından…
    Eczaneden Şahsiyetler: "Deli Yeter”
    Köşe Yazısı
    Eczaneden Şahsiyetler: “Deli Yeter”
    Yeni Mezun Eczacılar Üzerine
    Köşe YazısıGündem
    Yeni Mezun Eczacılar Üzerine
  • Kamu Spotu
    Sağlık Ayağa Düştü, Hatta "Ayak Yoluna"

    Sağlık Ayağa Düştü, Hatta “Ayak Yoluna”

    Etik Bir Sorun: Influencer Eczacılar

    Etik Bir Sorun: Influencer Eczacılar

    Eczaneden Şahsiyetler: İlaç Fiyat Farkı ile Pazar Alışverişi Yapabilen Yoksullar

    Eczaneden Şahsiyetler: İlaç Fiyat Farkı ile Pazar Alışverişi Yapabilen Yoksullar

    Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol İle Zona Hastalığı ve Aşısı

    Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol İle Zona Hastalığı ve Aşısı

    Demir Eksikliği ve Takviyeleri

    Demir Eksikliği ve Takviyeleri

  • Söyleşi
  • Kantin
  • Kültür Sanat
  • Podcast
Okunan:Görünmek İstenmeyenin Hikâyesi: Yoksul Evler
ABONE OL
Font ResizerAa
Bildirim
İlaç Emekçileriİlaç Emekçileri
Font ResizerAa
  • İlaç Emekçileri
  • Haber
  • Gündem
  • Kamu Spotu
  • Dosya
  • Köşe Yazısı
  • Söyleşi
  • Kantin
  • Kültür Sanat
  • Podcast
  • İletişim
Arama
  • Haber
  • Gündem
  • Dosya
  • Köşe Yazısı
  • Kamu Spotu
  • Kantin
  • Söyleşi
  • Kültür Sanat
  • Podcast
Takip Et
  • İlaç Emekçileri
  • İletişim
  • KVKK
Copyright © 2024 İlaç Emekçileri. Tüm Hakları Saklıdır.
Designed & Developed by Hip Medya
İlaç Emekçileri > Yazılar > Dosya > Görünmek İstenmeyenin Hikâyesi: Yoksul Evler
DosyaYoksulun Sağlığı

Görünmek İstenmeyenin Hikâyesi: Yoksul Evler

'Bu ihtimali bugün edebiyat anlatamayacaksa yarın hayat gerçek kılacak. O zaman bol bol, kana kana, namusuyla çalışıp artık yoksulluk içinde yaşamayan insanın hikâyesi başlayacak.'

Emre Falay
Son güncelleme: 25 Ocak 2024 00:38
Emre Falay 8 dakikalık okuma
Paylaş
Görünmek İstenmeyenin Hikâyesi: Yoksul Evler
Görünmek İstenmeyenin Hikâyesi: Yoksul Evler
PAYLAŞ

1956 yılının Eylül’ünde dönemin Akşam Gazetesi’nde yirmi yedi gün sürecek bir röportaj dizisi yayımlanır. “Çok Çocuklu Aileler Arasında” üst başlıklı dizi, her bir röportajda okura aktardığı yoksul aile manzaralarıyla zaten içeriksel bir öneme sahipken onu kıymetli hale getirecek bir şey daha vardır: Röportajları her bir ailenin yaşadığı mahallede, bu ailelerin evlerinde gerçekleştirenler iki tanınmış gazeteci İsmet Yenisey ve Remzi Tozanoğlu ile üç büyük edebiyatçımız Orhan Kemal, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’dır.

Önizleme
Yoksulların evleriRöportaj ve edebiyatYoksul evlerde umutHikâye anlatıcısını bekliyor

“Böyle derme çatma duvarların içinde barakalar,
kulübeler. Çoğunun üzerleri paslı teneke kaplı.”

Beş yazar İstanbul’un farklı ilçe ve mahallelerindeki hayatlarla buluşturur okurlarını. Büyük Langa, Kocamustafapaşa, Fatih, Cibali, Sultanahmet, Hasköy, Kadıçeşmesi, Üsküdar, Çapa, Edirnekapı, Beylerbeyi, Davutpaşa, Pangaltı, Beşiktaş, Fener, Aksaray, Harbiye, Bostancı, Nişantaşı…

Böylelikle 50’li yılların ikinci yarısında İstanbul’un sosyal güvenceden yoksun, formel sektörde çalışmayan, sağlıksız koşullarda yaşayan kent yoksullarına çevrilir objektifimiz.

Yoksulların evleri

Farklı mahallelerde yaşasalarda her bir röportajda anlarız ki yoksulların evleri hep birbirine benzer:

- Dayanışma Yaşatır -
Ad imageAd image
yoksul evler2

Yoksul Evler
Orhan Kemal, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, İsmet Yenisey, Remzi Tozanoğlu
Derleyen: Turgut Çeviker
Kor Kitap, 2023

“Asfaltı karşıya geçip de Arabacılar’a doğru yürüyünce, iş değişiyor. Yol adına taşlar dolu, eğri büğrü, daracık bir geçit, harap evlerin arasından kıvrıla büküle sizi dik bir yokuşa vuruyor. Sağda solda, evleri sınırlayan taş duvarlar. Taş duvar dedimse, bildiğimiz, usulünce yapılmış taş duvar değil. Küçük küçük taşlar, harçsız filan üst üste yığılmış, duvar yükseltmek istenmiş. Böyle derme çatma duvarların içinde barakalar, kulübeler. Çoğunun üzerleri paslı teneke kaplı. Kuvvetli rüzgâr bu tenekeleri alıp götürmesin diye üzerlerine yer yer ağır taşlar konmuş.” (s.73)

Daha Fazla İçerik

Enkazdan Çıkan Bir Eczacının Hikayesi
Enkazdan Çıkan Bir Eczacının Hikayesi
Deprem Sonrası İhmal Edilen Konular: Kadın Sağlığı Taraması
Deprem Bölgesinde Gönüllü Görev Almış Eczacılar Anlatıyor! 
Deprem Sonrası Rehabilitasyonda Doğum Kontrolünün  Kadın ve Erkek Sağlığındaki Önemli Rolü
Depremde Kötü Yönetimin Sonucu: Laboratuvardan Uzak Kalan Öğrencilere Majistral Eğitimi

“Kapıdan giriyoruz. Hela kokuyor. Yan yana iki oda. Küçük küçük.” (s.51)

“Bir barakanın bir odası. (…) Üstü battaniye ile örtülü bir karyola. Tavana asılı salıncak tam karyolanın ortasına rastlıyor. İki kırık iskemle, sandık, kapının arkasında bir entari. Yerde morumsu bir kilim. Duvarda “El kâsibu habibullah” levhası. Tek ferahlık veren şey pencerenin içindeki fesleğen tenekesi. 50 lira veriyorlarmış bu odaya.” (s.81)

Röportaj ve edebiyat

Beş farklı yazar tarafından gerçekleştirilmesine rağmen röportajlar bir bütünlük ve tutarlılık içindedir. Röportajların her birine benzer duygu ve düşünce durumunun sirayet etmesindeki temel neden ise yazarların tamamı için yoksulluğun doğal olmayan, değiştirilmesi gereken bir durum olmasıdır. Ayrıca hikâyelerini aktardıkları ailelere büyük bir sevgiyle ve anlamaya çalışarak yaklaştıkları da röportajların dilinden anlaşılır. Bununla birlikte ne gözlemledikleri mekâna ne de ailelerin aktardıklarına herhangi bir yorum katarlar. Böylece duygu ve düşüncedeki uyum edebi bir tutarlılık ile de buluşur.

“Çocuklar hastalanınca doktora götürür müsünüz?
Götürürlermiş.
– Hastane bedava tabii.
– İlaç parayla amma.
– Hepsini alamazlar ilaçların.
– Borç harç.
Bunları kalabalıkta kimleri söylediğini kestiremiyorum.” (s.37)

“– Yemeğe, içmeye yetişebiliyor musunuz bari?
– Nasıl yetişilir? Kızılay ekmek, yemek veriyor.
– Kaç ekmek verir?
– Bir buçuk.
– Yemekleri nasıl?
– Mercimek, nohut, fasulye…
Sonra şikâyet etmediğini yüzüyle anlatarak:
– Etsizdir amma, diyor, Allahın gücüne gitmesin.
‘Gitmez Bayan Muzaffer’ demek istiyorum; “Senin et istemene Allah neden kızacakmış. Kızsa kızsa ona kul taifesi kıza.’” (s.92)

Yoksul evlerde umut

En düşük nüfuslusu beş en kalabalığı on dört çocuklu ailelerin tamamında istisnai durumlar dışında tüm aile bireylerinin çalıştığını görürüz. Erkek çocuklar daha ilkokul çağlarında berberde, bakkalda, gazocakçının yanında çalışmaya başlarlar; büyüyünce tornacıda, tersanede. Kızlar trikoda, çorapta ya da Cibali’de tütündedirler; imkân varsa akşamları Akşam Sanat’ta eğitimde. Anneler temizliğe, çamaşıra gider; babalar sıvacılık, boyacılık, kalaycılık, kunduracılık, arabacılık gibi işler yapar. Büyüdüklerinde yüksek ihtimalle anne babalarının kaderini yaşayacak, onlarla aynı mesleklere sahip olup aynı işlerde çalışacak, evlenip yuva kurduktan sonra ayın sonunu getiremeyecek olan çocuklar arasında okuyup düzenli gelir elde edeceği bir mesleğe kavuşması, doktor, öğretmen ya da Deniz Lisesi’ne gidip deniz subayı olması ümit edilen bir tanesi mutlaka bulunur. O, ailenin ümididir. Ancak bu ümit de yazarlar tarafından röportajı çevreleyen gerçeklikten soyutlanıp başka bir yere taşınmaz:

“Hava hâlâ sıcak, evin içi hâlâ acı acı hela kokuyor, ama, geleceğin deniz subayı oralı değil. Oturduğu yerde kesekâğıdı imaliyle meşgul.” (s.55)

Dertlerini olduğundan büyük göstermeye çalışmaz röportaj yapılan aileler. Kimi kez durumları ile dalga geçecek kadar kabullenmişlerdir belki de yoksulluğu. Yazarların kurduğu duygudaşlık ise ailelerin ifadelerindeki samimiyeti artırmış olsa gerek:

“– Memnun görünüyorsun! dedim Rüveyde teyzeye.
– “Deliye niye gülersin?” diye sormuşlar, dedi, “Ağlamasını bilmem ki” demiş. Bizimki de o hesap.” (s.71)

“– (…) İşi yolunda, radyoda da oyun havaları varsa, komşumuz bir âlem olur. Çoluk çocuk coşarlar. Çok iyi insanlardır.
Mehmet Budak gülüyor:
– Ne yapalım? Yaşamıya geldik dünyaya. (…)” (s.119)

Röportaj yapılanlara hayattan istekleri, beklentileri sorulduğunda ise hiçbiri hak etmediği, emek vermediği, emeğinin sonucu olmayan bir şeyi talep etmez. Bahri Çetintaş’ın eşi “Ah, diyor, bir dikiş makinem olsa!” (s.78). Sabriye, kocasının Suriye’den dönmesini ister. Mehmet ağa kızının düğününü yapabilmek ister. İş bulup düzenli, “bol bol, kana kana” (s.120), “namusuyla” (s.125) çalışabilmek ister hepsi; başlarını sokacak, insanca yaşayacak bir evleri, yuvaları olsun isterler. 

Hikâye anlatıcısını bekliyor

Tahsin Yücel, röportajlar hakkında 2006 yılında yazdığı, kitaba da aktarılmış olan yazısını “1956 Eylülü’nden kalan soluk fotoğrafları da Türkiye’de yobazlığın gelişmesinde onların en ufak payı bulunmadığını gösterir.” (s.14) diyerek bitirmiş. Yaklaşık yetmiş yıl öncenin insanları, bizim insanlarımız, bir kitabın sayfaları arasından, siyah beyaz fotoğrafların içinden bakıyorlar şimdi bize. O.Henry’nin “Bir Noel Hikâyesi”ndekine eş içtenlikte, sevgi ve fedakârlıkla dopdolu, ümitli bir aydınlık içinde fakat yoksul hayatlar yaşayıp çekilmişler dünyamızdan.

“Güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz!”

Böyle yaşamları görmek, duymak, okumak istemiyoruz sanki artık. Ümit etmelerini, sevdalanmalarını, insanca bir geleceğin hayalini kurmalarını hiç… Yetmiş yıl öncesinin anlatılarında kalmalarını tercih ediyoruz. Gazetelerin üçüncü sayfalarında bir cinnet, intihar, soba zehirlenmesi ya da bir yangın haberi olarak yer alsınlar istiyoruz. İlle olacaklarsa, istiyoruz ki televizyonda içeriksiz, çürümüş gündüz programlarının konusu, filmlerde birbirlerinin kurdu olsunlar. Bizi rahatsız etmesinler.

Oysa yoksul evler, yoksul hayatlar gizlenebilir olmaktan çoktan çıktı. “Ben dilenci değilim” çığlığı hâlâ kulaklarımızda olan Dilek Özçelik’in, Ankara’da kışın ısınmak için bir hastanenin acil servisinde yaşayan evsizlerin, “güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz” diyen madencinin, sokaktaki geri dönüşüm işçisinin, tekstil atölyesindeki Suriyeli kadın emekçinin, iki tekerin üzerinde zamanla yarışan motokuryenin, pandemide enstrümanını satan müzisyenin, özel okulda asgari ücretle çalışan öğretmenin, tarikat yurdunda kalmak ya da okulu bırakıp memleketine dönmek arasında sıkışmış öğrencinin, her hafta fiyatları değiştirirken utanan market çalışanının hikayeleri ile dolu dünyamız.

Bir de onların yan yana gelme ihtimali ile…

Bu ihtimali bugün edebiyat anlatamayacaksa yarın hayat gerçek kılacak. O zaman bol bol, kana kana, namusuyla çalışıp artık yoksulluk içinde yaşamayan insanın hikâyesi başlayacak.

Etiketler:İsmet Yenisey, İstanbul, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Orhan Kemal, Remzi Tozanoğlu, Yoksul Evler
VIA:soL
Bu makaleyi paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp Telegram Email Bağlantıyı Kopyala Yazdır
Önceki Makale Ağız ve Diş Sağlığı Ağız ve Diş Sağlığı
Sonraki Makale Toplumcu Bakış Açısıyla OTC Toplumcu Bakış Açısıyla OTC
Yorum yapınYorum yapın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

FacebookBeğen
TwitterTakip et
InstagramTakip et
YoutubeAbone Ol
- Dayanışma Yaşatır -
Ad image

Bunları da beğenebilirsin

Mesleğimin En Anlamlı Stajı: Sahra Eczanesi
DosyaDepremKantin

Mesleğimin En Anlamlı Stajı: Sahra Eczanesi

Tam bir yıl geçti ülkece sarsılmamızın üzerinden ama acımız da…

3 dakikalık okuma
Deprem Bölgesinde Yarımcı Eczacı Olmak
DosyaDepremKantinSöyleşi

Deprem Bölgesinde Yardımcı Eczacı Olmak

Deprem dosyamızda yer verdiğimiz içeriklerimizde, bölgede depremden etkilenmiş herkese söz…

7 dakikalık okuma
Toplumcu Bir Pratik: 6 Şubat Sonrası Gönüllü Ağız-Diş Sağlığı Hizmetleri
10
DosyaDepremKöşe Yazısı

Toplumcu Bir Pratik: 6 Şubat Sonrası Gönüllü Ağız-Diş Sağlığı Hizmetleri

6 Şubat depremlerinin üzerinden bir yıl geçmişken bugün yaşanan acıları…

4 dakikalık okuma
Depremin Durduramadığı Eczacı Teknisyenlerinin Hikayesi
DosyaDepremSöyleşi

Depremin Durduramadığı Eczacı Teknisyenlerinin Hikayesi

6 Şubat 2023'te depremden en çok etkilenen bölgelerin başında hiç…

12 dakikalık okuma
İlaç Emekçileriİlaç Emekçileri
Takip Et
Copyright © 2024 İlaç Emekçileri. Tüm Hakları Saklıdır.
Designed & Developed by Hip Medya
  • İlaç Emekçileri
  • İletişim
  • KVKK
Oturum Aç

Giriş yapmak için aşağıdaki bilgileri doldurunuz.

Şifreni mi unuttun?