Toplumcu bakış açısıyla ağız diş sağlığı, halk sağlığının vazgeçilmez bir parçası olarak tıp literatüründeki yerini almıştır. Yaşanan afetlerin de halk sağlığı düzleminden değerlendirilmesi bir zorunluluktur. 6 Şubat’ta yaşadığımız depremlerin ardından Saray Rejimi süreci yönetmek açısından tüm faaliyet alanlarında sınıfta kalmıştı. Bizim bu yazıda bahsedeceğimiz mesele deprem sonrası süreçte toplumsal muhalefetin özneleri olarak halk sağlığı özelinde toplum ağız-diş sağlığına yönelik çalışmamız olacak.
Maraş merkezli depremlerin sonrasında topluluk olarak yaptığımız değerlendirmede bölgenin ağız-diş sağlığı açısından acil ihtiyaçları ve sürece nasıl aktif katılım sağlayabileceğimizi tartıştık. İlk etapta ağız-diş sağlığı hizmetinden ziyade acil tıp alanındaki ihtiyaçların öncelenmesi gerektiğini düşünerek deprem bölgesine yönelik ilerleyen süreçte kurulabilecek sahra kliniğinin imkanlarını yaratmak için çalışmalara başladık. Sonraki süreçte ağız-diş sağlığı gereksinimleri oluşmaya başlayınca kendi alanımız için neler yapabiliriz diye konuştuk. Önce meslek örgütümüz, yani Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ile konuyu görüştük. Fakat görüşmelerimiz sonrası TDB tarafından sürecin oldukça ağırdan alındığını anlayınca, özellikle Hatay’daki acil gereksinimleri de gözeterek topluluk olarak kendimiz inisiyatif almaya karar verdik. Birliğin bu yaklaşımı sonrası TDB ile irtibatımızı kesmeden ama tek başımıza süreci örmeye başladık. Depremin birinci ayına yaklaşırken depremden etkilenen 11 il arasından depremin şiddetinin en yoğun hissedildiği ve nüfus bakımından hizmete ulaşmada en ciddi sorun yaşadığını tespit ettiğimiz Hatay ilinde, öncelikle Serinyol mahallesinde sahra kliniği kurulması, bir süre o bölgede faaliyet gösterdikten sonra kliniğin Defne ilçesine taşınması ve buradaki sağlık yerleşkesinde faaliyet gösterilmesi kararlaştırıldı.
Toplumcu Diş Hekimleri
Bölgede hali hazırda koordinasyonu oluşturmuş ve acil sağlık hizmetleri de dahil çeşitli alanlarda faaliyetlerine başlamış olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ile onların çalışmalarını yürüttüğü alanda bir ağız-diş sağlığı kliniği kurulması konusunda görüşmeler gerçekleştirdik. Topluluk üyelerimiz ve çevremizdeki dostlarımızın katkılarıyla birlikte kliniğin kurulması için gerekli demirbaş ve sarf malzemelerini temin etmeye başladık. Sahra kliniğinin fiziki koşulları gereği, asepsi- antisepsinin sağlanmasının zorluğu düşünülerek her işlemin yapılamayacağından bir triyaj prosedürü geliştirdik. Bu çalışmada bizimle dayanışmak isteyen topluluk dışındaki meslektaşlarımıza ulaşmak için sosyal medya çağrıları yapıldı ve dönüşlere göre bir zaman çizelgesi oluşturularak klinikteki hekim sirkülasyonu planlamasını yaptık. Kliniğin kurulması için maddi koşullar el verdiği noktada birinci grup arkadaşlarımız bölgeye giderek Defne’deki TTB-SES koordinasyonuyla birebir temasa geçti ve klinik için mekânsal ayarlamaları yaptı. Kliniğin kurulduğu fakat henüz hasta almaya hazır olmadığı aralıkta koordinasyonun bölgede yürüttüğü saha taramalarına arkadaşlarımız destek verdi ve sonrasında da iş bölümü yaparak bu taramalara destek vermeye devam ettik. Defne’de ördüğümüz dayanışmayı uygulamalı bir halk sağlığı çalışması olarak değerlendiriyoruz. Bu hususta esas tartışmamız devletin boş bıraktığı alanda mevcut eksik ve gedikleri yamamak değil, çürümüş düzene alternatif bir aklın varlığını ve toplumdan yana bir ağız-diş sağlığının mümkün olduğunu göstermenin gerekliliğiydi.
Mücadeleye devam
Bugün gelinen noktada iktidar deprem bölgesinin ve özel olarak Hatay’ın yeniden inşasında sermayenin çıkarları doğrultusunda adım atmaya devam ediyor. Hem deprem sürecinde hem sonrasında bölgede dayanışmayı büyüten insanları ve kurumları engellemeye çalıştı. İnsanları enkazların altında ölüme terk eden Saray Rejimi günler sonrasında Defne Sevgi Parkı’ndaki koordinasyonu dağıtmak, diğer illerdeki dayanışma faaliyetlerine kayyum atamak gibi türlü yöntemlerle sahaya çıktı. Kısıtlı imkanlarla kurulan revirleri ve gönüllü sağlık hizmetlerini engellemek için girişimlerde ve tehditlerde bulundu. Neticede göstermelik yargılamaların yapıldığı, etkili bir yargılama süreci yürütülmediği, sözde ceza verdikleri kimi sorumluların tahliye edildiği, hiçbir kamu görevlisinin yargılanmadığı, hala enkazın altında cenazelerin bulunduğu, kayıpların sayısının net bilinemediği karanlık bir yılı arkamızda bıraktık. Ama bunların hiçbirisini ve on binlerce yurttaşımızın ölümüne sebep olanları unutmadık, affetmedik. Halka karşı suç işleyenlerin hesap vermesi için mücadelemize devam edeceğiz.