Pandemiyle beraber tüm dünyanın sağlık alışkanlıkları değişti. Salgınlara karşı duyulan korkuyla beraber herkes sağlığıyla ilgili daha hassas bir hale geldi. Bu durum bazı kişilerde hastanelerden ve ilaçlardan uzaklaşması şeklinde oldu. Hastanelerden ağır enfeksiyonlara yakalanacağını düşünenler ile ortaya çıkan durumun ilaç şirketlerinin iştahını kabarttığını düşünenlerin sayısı pandemiden bu yana giderek arttı. İlaçlar ve hastaneler aracılığıyla şifa bulamayacağını düşünenler ise çözümü gıda takviyelerinde aramaya başladı. Fakat unuttukları çok önemli bir şey var; sağlığı metalaştıran sermaye sahipleri gıda takviyesi firmalarının da sahipleridir!
Küçük bir araştırmayla dahi büyük ilaç sermayedarlarının gıda takviyesi sektörünü de domine ettiğini kolaylıkla görebilirsiniz. Halkın sağlığını metalaştıran bu düzen, rant elde edebileceği hiçbir fırsatı kaçırmamaktadır. Peki durum böyleyse eğer bizi kirli ilaç sektöründen kurtarmaya çalışan bu sözde kahramanların esas amacı nedir?
Büyük ve kirli oyunu bozduğunu iddia ederek binlerce liralar ödeyip çıktıkları televizyon programlarında korku hükümdarlıklarını kurup kendilerini kahraman ilan edenlerin esas amaçları, sektörün içindeki bizler tarafından kolaylıkla anlaşılmaktadır. Halkın sağlığını düşünüyormuş gibi yaptıkları konuşmaların satır aralarını incelersek ya kendi ürünlerini pazarladıklarını ya da ticari ilişkiler içerisinde oldukları firmaların ürünlerini işaret ettiklerini görmekteyiz. Bu kirli ticari düşüncelerini ise sizlere bilim yapıyormuş gibi pazarlıyorlar. Oysaki bilimin temel prensiplerinden tamamen uzak bu düşünceler, birbirinden bağımsız verileri aralarında bir ilişki varmış gibi yansıtmaktan öteye gitmemektedir. Yaydıkları korku ne kadar çok insana sirayet ederse o kadar çok iştahlarını kabartmaktadır.

Bu korku düzeninden yararlanmak isteyen birileri ise muhakkak çıkıyor. Sözde bilim insanlarının yaydıkları bu korkuyu fırsat bilerek mantar gibi türeyen, kalite standardına uygunluğu tartışmalı birçok gıda takviyesi üreticisi ortaya çıktı. Gıda takviyelerinin sadece gıda olarak değerlendirildiği yönetmeliklerdeki açıklardan faydalanarak halkın sağlığını hiçe sayan bu firmalar günü kurtarmanın peşindedirler. Medyada yankı bulan hangi bitki veya vitamin varsa kısa zamanda piyasaya sürdükleri bu ürünlerle tabiri caizse vur-kaç yapmaktalar. Raflara girmeyi bekleyemeyecek kadar gözlerini para hırsı bürümüş bu firmaların en sevdiği yöntem ise; internet satışları oluyor. Olmayacak vaatlerle, verdikleri reklamlarla, sattıkları her bir kutuyu yanlarına kar olarak değerlendirmekteler. Halkın sağlığı ise kimsenin umurunda değil… Bu konudaki en büyük sıkıntı ise ruhsatlarının beyana dayalı olarak alınması ve şikâyet gelmedikçe ürünlerin gerçekten beyan edildiği gibi üretilip üretilmediğinin denetlenmemesi oluyor. Bu konuda eczanede başıma gelen bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.
Çokça internet reklamlarına rastladığım iki markanın kolajen içerikli ürünlerini temin ettim. Tablet boyutlarından dolayı ürünün beyan ettiği miktarda maddeyi içerip içermediğinden şüphe duydum. Eczanede düzenli olarak kalibrasyonlarını yaptırdığım hassas terazide tablet tartımı yaptığımda 1200 mg kolajen içerdiğini iddia eden ürünün 1090 mg tablete sahip olduğunu gördüm.
İçeriğinde yardımcı maddelerin ve başka minerallerin de olduğunu düşündüğümüzde ciddi bir ürün kaybının daha doğrusu çalınmanın yapıldığını görmüş oluyoruz. Diğer üründe de maalesef durum bundan farklı değildi. Bu durumu CİMER’e ilettiğimde ise sadece inceleyeceklerine dair cevap aldım fakat incelemeyle ilgili herhangi bir bilgiye sahip değilim
Akıbetlerini soracak olursanız da bu iki ürün o çok tercih edilen alışveriş sitelerinde satılmaya devam ediyor…
Tabii bu durumda akıllara halkın sağlığını hiçe sayıp bu işin reklam ayağını yürütenler de geliyor. Reklam bütçesini kim ayırırsa kameralar onlar için açılıyor ve influencerler ezberletilmiş cümlelerle konuşuyorlar. Sattığı ürün başına komisyonunu alan influencer da mutlu, gemisini yürüten sermaye sahipleri de mutlu.
Peki ya halk?
Olmayacak şeylerin umuduyla cebinden parası giden halk… Reklamlarla beden algısı oynanmış halk… Vücuduna bilmediği maddeleri alan halk ve en nihayetinde sağlığı bozulan halk… Halkın görmediği fakat sağlık çalışanlarının zaman zaman karşılaştığı internetten alınan ürünlerden dolayı oluşan vakalarla insanlarımız sağlığından oluyor. İnternetten aldığı zayıflama tozu yüzünden karaciğeri iflasın eşiğine gelenler, dikkat ve konsantrasyon ürünü aldığını zannederek uyarıcı madde bağımlılığına sürüklenenler, zayıflama çayındaki yasaklı maddeler yüzünden kalp krizi geçirenler, çocuğuna büyümesine destek ürünü aldığını zannederken cildinde döküntülere yol açanlar ve daha niceleri… Lütfen dikkatli olalım. Kaydırdığımız bu linkler hayatımızı karartmasın…
Peki hiç mi gıda takviyesi kullanmayalım? Elbette ki ihtiyacımız kadar olan doğru ürünleri kullanabiliriz. Bir gıda takviyesi tercihi yapılırken ana kriterimiz o ürünün ne kadar popüler olduğu olmamalıdır. Bir gıda takviyesi; kişinin yaşı, hastalıkları, kullandığı ilaçları ve ihtiyaçları gözetilerek tercih edilmelidir. Bunun en doğru yeri ise eczanelerdir. Eczacınıza danışarak hastalıklarınız ve ilaçlarınız gözetilerek en doğru ürünü tercih edebilirsiniz. Ayrıca ürünlerinizin hangi koşullarda muhafaza edildiğinden yana da herhangi bir şüpheniz olmaz. Çünkü eczaneler sıcaklık ve nem açısından 24 saat boyunca kontrol altında tutulmaktalardır. Bu takviyelerin temin edildiği kanallar da eczanelerle benzer denetleme mekanizmalarına tabidirler ve sahte ürünle karşılaşma ihtimaliniz de olmaz.
Eczacılar, aldıkları detaylı eğitimle hem sizin sağlığınızı gözetebilir hem de kullanacağınız takviyenin başından sonuna kadar üretimini bilir. Lütfen sizler de bilimin aydınlattığı yoldan ilerlemeye istekli olun. Bilim sizi kandırmaz. Sizlerin üzerinden rant elde etmeye çalışanlar bugün olduğu gibi yarın da olacaktır. Kafanızın karıştığı durumlarda eczacınıza danışmaktan çekinmeyin.
En yakın sağlık danışmanınız eczacınızdır.
Bilimle kalın…