Birçoğumuz amfilerde öğrenirken mesleği, piyasanın kirinden başka bir şey görmeyi ararken onun yazılarında bulduk başka alemi. Toplumcu bir eczacılığın mümkünlüğünü dile getiren nadir insanlardandı Nurettin Hoca. Halk sağlığının çıkarını önceleyen işlerimizde de her daim desteğini hissettik. Sanki vaktinin yaklaştığını hisseder gibi, geçtiğimiz ay eczacılık gününde yine kendi kaleminden çıkanlar bir vedayı da hissettiriyordu. Nazım’ın dediği gibi giderayak bitirilecek işlerini görüyordu belki de…
“Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.
Nazım Hikmet
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.”
Sosyal medya mecralarının ücra köşelerinde kalmasın istedik hocanın yazdıkları.
Yarım kalan işler bizedir hocam.
Gözün arkada kalmasın, hakkını vereceğiz elbet halk sağlığının çıkarı neyi nasıl gerektiriyorsa.
Işıklar yoldaşın olsun…
Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu’nun 14 Mayıs 2024 tarihli yazısı:
EN İYİ İLAÇ, SEVGİMİZİ YANSITTIĞIMIZ GÜLÜMSEMEMİZDİR…
Okuyanlara, okuyacaklara, görmüyor olsanız bile gülümseyerek bu yazıyı yazıyorum.
Eczacılık maceram, fakülteye girdiğim yılla başlar. Bu hesaba bakılırsa 54 yıl geçmiş. Erişilmez sanılan yıllar, birer birer tükendi ve daha vakit varsa geçmeye devam ediyor.
Fakülteye giriş dedimse, halen çıkabilmiş değilim. Emeklilik, önünüze yanınıza koyduğunuz emeklerin tadını çıkarma vakti olmalı. Ne ki bilimsel çalışmadan emeklilik olamıyormuş. Hayat hep öğretir. Bunu da bana öğretti ve halen ikinci devrenin uzatmalarını Kıbrıs’ta yaşıyorum…
14 Mayıslara, üçüncü kutlamasından beri sahiplik ediyorum. Var olan tüm meslektaşlarımın en az 1/5’inin hayatına değdim. Yani binler. Dünyanın en güzel işini yaptım. Yani öğretmenlik bildiğim yegâne iş oldu. Onlardan ben de öğrendim ve esinlendim.
Gür siyah saçlarım vardı. Sağlık ve ilaç meselelerinin peşinden koşarken ağardım, beyazladım. Belki yorgunum, belki en önlerde göğüsleyim diye koşamıyorum ve fakat düşmana inat, sol göğsün altındaki cevahiri dingin ve dirençli olarak koruyorum.
Vicdanım rahat ki, halkın sağlığı ve mesleğin toplumsal sorumlulukları uğrunda söylenmesi ve yapılması gerekenlerden hiç geri basmadım.
Sadece meslek yaşamının içinde değil, toplumsal kurtuluş yolunda da hep örgütlü kaldım ve emekten yana eşitlikçi, savaşın, sömürünün olmadığı güneşli bir dünya için mücadeleye olan inancımla yaşadım.
Başardıklarımız, çabaladıklarımız belki olması gerekenin yanında bir nokta, bir virgül sayılmaz. Ne ki çorbada tuzum olduğunu, temele, bir mala harcı koyabilmiş olabilmenin huzurunu, esenliğini taşıyorum.
İnsanlığın, “kâmil insanlık” olabilmesi yolundaki yürüyüşü, hiçbir insan ömrü içinde tamamlanamadı. Benimkisi de kuşkusuz farklı olmayacak. Kısacası dostlar bu büyük koşuda bizler birer sırasını savan bayraktarlarız.
Ömrüm hep enerji dolu güzel gençler içinde geçti. İşte orada, yıldızlı bir gecenin şafağında, o ateşin başında, çoban yıldızı gibi parlayan nice umut ışıklarını o gençlerin gözlerinde gördüm.
Gitmelerden gelmelere daha ne arşınlarım bilemem; ama çarkıfelek döner ve devrimizi daim etmek için ışıklara vardırma çabamız sürer gider.
Bu 14 Mayıs’ta, söz söylemektense, susmanın ve dinlemenin sükununu tadayım diye düşünüyordum. Oysa bugün beyaz önlüğünü törenle kuşanan gençlerin gözlerindeki ışıltıları ve sevinçlerini görünce, elime tutuşturdukları gömleklerini iki omuz başlarına koyarken, hayata olan sorumluluklardan benim payıma düşenlerin hesabını vermem gerektiğini bir daha anladım.
Bir iç hesaplaşmanın ürünüdür buraya yazdıklarım. Umarım meram anlaşılır. Şimdi iki elimizin işaret parmaklarını ileriye uzatalım. Ufka bakalım; ışık, koyduğumuz hedefe doğru yürüyüşün sırrındadır. Yani, bu yarınımız olan gençlere bu 14 Mayıs’ta söyleyebildiğim sözüm olsun diye yazıyorum. Bir daha fırsat olur mu bilinmez…
Umut dolu olun. Yarının bugünden daha parlak bir güneşle doğacağına inanın. Çayın tüten buğusunda doğruların, hakikatin ve dostlukların, hayat yoldaşlıklarını, köprülerini inşa edin. Bulutların gelip, geçişini seyredin. Arının vızıltısı, kelebeğin uçuşunu izleyin. Kuşlar gibi kanat çırpınışlarınızda enerjiniz eksilmesin. Dalından koparmadan gönül bahçelerinizdeki bütün çiçekleri bir bir koklayın. Dağ başlarının rüzgarları, bahçedeki ağacınızın serinliği başınızdan eksik olmasın. Gök kuşaklarının altında yağmurlarda ıslanın. Vicdanlarınızın ırmaklarında yüzün. Okyanusta balık olun. Güzel insan olun, doğru, hak bilir ve vicdanlı olun. Önünüze iyiler ve iyilikler çıksın. Sevdiklerinizle ve sevgiyle kalın.
14 Mayıs kutlu olsun, benim cefakâr, vefakâr ve fedakar, insan sevgisiyle dolu emekçi meslektaşlarım.
14 Mayıs 2024/Lefkoşa