Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanının talimatıyla AKP içinde sokak hayvanlarıyla ilgili bir yasa tasarısı hazırlığı içerisine girildi. Medyaya yansıyan köpek saldırısı haberlerinden sonra gündeme getirilen bu yasa tasarısında sokak hayvanlarının uyutulması yani öldürülmesi planlanıyor. Yerleşim birimi ayırt etmeksizin toplanması planlanan köpeklerin barınaklarda 30 gün süreli olarak tutulması ve bu süre içerisinde sahiplendirilemeyen köpeklerin öldürüleceği basına yansıyan bilgiler içerisinde.

Ancak yolu hayvanlarla kesişmiş her insan bilir ki sokak hayvanlarının sahiplendirilmesi için 30 gün oldukça yetersiz bir süre. Hatta maalesef bu hayvanlar kalbi kararmış insanlar tarafından “çirkin” bulunarak hiçbir zaman bir yuva sahibi olamıyorlar. Sokak hayvanlarının sahiplendirilmesi için tanınmış olan 30 günlük süre tamamen kararmış vicdanlarını toplum önünde aklamak, yapacakları eylemleri meşrulaştırmak için tanınmış bir süredir.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu der ki “Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.” Bu kanun hükmüne göre benim evimdeki can yoldaşlarımın sokakta yaşayan canlardan ne gibi bir farkı var? 2004 yılında kendileri yine iktidardayken resmi gazetede yayınlanan bu kanuna göre şu anda gündeme getirdikleri maddeler çelişmektedir. Belki de yapacakları yasa tasarısı değişikliğinde bu maddeyi kaldırmak da gündemlerindedir, kim bilir?

Yapılması planlanan değişikliklere göre kapitalist düzenin oyuncak ettiği köpek ırkları sözde hayvanseverleri eğlendirdiği için daha mı çok hak ediyor yaşamayı? Yoksa sokakta sınırlı gıda erişimiyle, belediyelerin üzerine düşen kısırlaştırma ve aşılama görevini yerine getirmediği için zorlu şartlarda yaşayan köpekler mi daha çok hak ediyor ölmeyi?
Peki bu hayvanlarla huzur içerisinde nasıl yaşayabiliriz? Öncelikle her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitim evde başlıyor. Bizler çocuklarımıza hayvanları sevmeyi ve onlara zarar vermemeyi öğretmeliyiz. Sokakta çocuk ve yetişkinlerden şiddet gören hayvanlar artık insanlara güvenemez hale geliyor ve maalesef en ufak bir harekette agresifleşebiliyorlar. En önemlisi ise belediyeler acilen üzerine düşen görevleri yerine getirmek zorundalar. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na göre belediyeler sokak hayvanlarının kısırlaştırma ve aşılanmasında görevlidirler. Ne yazık ki pek çok belediyenin yeterli kapasiteye sahip hayvan barınağı bulunmamaktadır. En az Hayvan Hakları Kanunu’nda belirtildiği kadar bir bütçeyi belediyeler ayırırsa sokak hayvanlarının nüfusu kontrol altına alınabilir. Başımıza gelen her felakette onlarca canın kurtulmasını sağlayan, arama kurtarma çalışmalarında kullandığımız köpekleri sadece felaket anlarında hatırlamamalıyız. Sokak hayvanlarının nüfusunun kontrol altına alınabilmesinin daha insanca yollarının mevcut olduğu unutulmamalıdır.

Biz eczacılar ve veteriner hekimler ilaç üretimi aşamalarında yer alırken her canlıyı yaşatabilmek adına kendimizi adıyoruz. Bizler anestezik ilaçları üretirken her canlının acı çekmeden tedavi olabilmesini hedefliyoruz. Bizler antiparatizer ilaçları üretirken uyuzdan her yeri kanlar içerisinde kalmış, zayıflamış hayvanların iyileşmesini hedefliyoruz. Bizlerin şifa olmak için ürettiği ilaçlar kararmış kalplerinizin elinde silaha dönüşmesin! Bizler yaşatmak istiyoruz, öldürmek değil…
Daha Sivriada katliamının acı dolu sesleri kulaklarımızda yankılanırken yeni bir katliamın yapılmasına daha göz yumamayız. İnsanoğlunun egolarından arınıp kendisinin de bir hayvan olduğunu hatırladığı gün hepimiz daha eşit olacağız…