Aşkın, tutkunun, şehvetin, cesaretin, kuralların simgesi olan çekici ve cazibeli dans: Tango. Bunlar tangoya ilişkin her yerde duyacağımız klişe sözler. Tangonun neyin dansı olduğunu bir kenara bırakıp hayatın nasıl önemli bir parçası olduğuna bir de buradan bakalım…
19. yüzyıl son yarısında İspanyol hegemonyasından kurtulan Arjantin aynı yüzyılın ortalarında bağımsız bir cumhuriyet olma yolunda adımlar atıyordu ve bu fırtınanın içinde Arjantin’in alt sınıflarından yeni bir dans doğmaya başladı. Savaşlar, açlıklar, hastalıklar, yoksulluk ve yokluk Avrupa’yı yakarken işçi sınıfı sevdiklerini, yurtlarını, geçmişlerini bırakıp güzel günler görmek adına Güney Amerika’ya göç ediyordu.
Güzel günlerin düşünü kurmak yeni bir dansın doğuşuna tohum ekti. Yoksul göçmenlerin yoksul mahallelerde, sokak köşelerinde, barlarda yaptığı dans bugün evrensel bir dil haline gelip salonlara taşındı.
Tek başınalığın, öfkenin, başkaldırının, ait olma ihtiyacının vücut bulduğu kalabalıkların dansı… Belki tam da bu noktada tango, özgürlüğün ve düşlerin dansı; ritim ve temasın karşılığı oldu. Denge, emek, yaratıcılık, kurallara uyum, birlikte çalışma, sarılma, kucaklaşma, yol gösterme, takip etme, uzlaşma, mücadele etme, ait olma, güven duyma ve ilişki kurma günlük yaşamımızın başka bir anlatısı, tekrarı oldu. Bir ezberi ve koreografisi olmadı. Ritmin içerisinde içinizden geldiği gibi attığınız adımlar oldu. İnsan önce adımlarıyla tanışmalı, adımlarıyla yakınlaşmalı. Hüzünlü düşüncenin dansı, tango; Şecaattin Tanyerli’ nin şarkısında söylediği gibi “Sana nereden gönül verdim, ah keşke vermez olaydım!” kadar hüzünlü…
Tango bir hayattır, diyemem fakat hayata ekilen bir tohumdur, diyebilirim.
Hayal edin!.. Düşünü kurun!.. Tangonun tohumunu ekin!..
Tangoyla tanıştığımdan bu yana üzerimde ve yaşamımda emeği olan, tüm sabırsızlığıma rağmen sonsuz sabır gösteren, ektiğim tango tohumunun büyümesini ve gelişmesini gözleri parlayarak izleyen canım kadın Sinem Issı Hoca’ma teşekkür ederim. Selamlaşmayla vedalaşma arasında iz bırakan, dahil olan, kucak açan tüm tangodaşlara teşekkür ederim.
Sinem Hoca’mın sizlere olan notuyla veda ediyorum:
Tango ruhun bedenle, bedenin müzikle bağ kurduğu; o bütünleşme halini bir canla birlikte icra ettiğin o
Sinem Issı
anların tamamı… Dans ederek hüznünü neşeye,
eksiğini tamama dönüştürerek anda nasıl kalındığını yaşıyoruz. Kana karışınca tango tutkusu, işte o zaman tüm hayatına nezaketle, sevgiyle, saygıyla, motive
halde her problemin üstesinden gelebileceği inancına
bürünüyoruz. Zor fakat o zorluğu aşabilmek
öğrenebilmek ve uygulayabildiğini görebilmek daha da sarılmamızı, daha da gelişebilmemizi sağlıyor.
Belki de gün içindeki profesyonel hayatlarımızda, bin bir türlü yalnızlığımızda unuttuğumuz, göz ardı
ettiğimiz o can sıcaklığını, o insan temasını,
o “hiss-i kabl-el vuku” yu burada deneyimlemek
hayata da bağlıyor hepimizi…

Tangonun içinde kaybolunan nice güzel anlara…