Bunlardan ilkini kazanan ve bursuyla aşılandığı mücadeleye katkı koyan sevgili Yağmur Varkal ile birlikteyiz. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği ile dava açtığı sıralarda kimsenin pek hâkim olmadığı bu hak mücadelesine dair konuşacağız. Hoş geldin Yağmur.
Öncelikle HPV farkındalığından başlamak istiyoruz. HPV konusunda senin de bildiğin üzere ülkemizde çok da bir farkındalık yoktu, son yıllarda verilen mücadelelerle birlikte konuşulabilir kılındı. Peki senin ilk farkındalığın ne zaman oluşmuştu? Daha önce HPV aşısı olmayı düşünmüş müydün?
HPV konusundaki farkındalığım lise yıllarında, tamamen tesadüf eseri, internette rahim ağzı kanserini araştırırken oluştu. Dediğiniz gibi o dönem bu konuda pek bir farkındalık yoktu. Tüm rahim ağzı kanseri vakalarının HPV kaynaklı olduğunu ve HPV’nin farklı kanser türlerine de sebep olduğunu okuduğumda çok şaşırmıştım çünkü ne ben ne de çevremdeki insanlar bu virüsten haberdardı. Tabi asıl şaşılacak şey hepimizin sağlığını ciddi bir şekilde tehdit eden bir virüsü daha önce duymamış olmamızdı. Aşı olmaya lise öğrencisiyken karar vermiş olsam da fiyatı sebebiyle o zamanlar benim için ulaşılabilir bir şey değildi.
Aşı Bursu Dayanışması’ndan nasıl haberdar oldun? Burs ile aşılanacağını nasıl öğrendin? Biraz bu dayanışmadan bahsedebilir misin bize? Tüm bu süreçte birçok kazanıma imza atıldı, bu kolektifle beraber hareket ederken neler hissettin? En çok da davanı kazandığınızı duyduğun anı merak ediyoruz.
Aşı Bursu Dayanışmasından, sevgili Cem Kılınç’ın Twitter’da paylaştığı dayanışma gönderisi ile haberdar oldum ve form üzerinden başvuru yaptım. Cem’in paylaşımının kısa sürede yüzlerce kişiye ulaştığını hatırlıyorum, o dönem zaten HPV konusundaki farkındalık artmıştı ancak ben dahil birçok insan için aşıya erişmek hala mümkün değildi. Zaten Aşı Bursu Dayanışması’nın farkındalık yaratmaktan çok daha önemli bir hedefi vardı: hakkımız olan bu aşıyı herkes için erişilebilir kılmak. Aşılananlar, aşı bursu verenler, Boyun Eğmeyen İlaç Emekçileri, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği hepimiz gerçek bir halk sağlığı mücadelesinin parçası olduk. Özellikle bu burs ile aşılanan herkesin bir kenara çekilmeden elini taşın altına koyduğunu ve bu mücadeleyi daha ileri taşımak için çaba sarf ettiğini görmek inanılmaz umut vericiydi. Davayı kazandığımızda her birimizle gurur duydum. Mücadele etmeye çekinen, umudunu arayan herkese anlatacağımız bir hikayemiz var.
Davan kazanıldığında çok ilgi gördü, Reuters dahil dünyanın birçok sayılı ajansında ve haber merkezinde bile bu hikaye anlatıldı. Sence Türkiye’de genç bir kadının aşı hakkına ulaşma çabası ve başarısı neden bu kadar ilgi çekti? Anlatmak istediğini yansıtabildin mi? Eksik kalan kısmı varsa dinlemek isteriz.
Bence bu konunun bu kadar ilgi çekmesinin sebebi, aşı davasındaki kazanımımızın aslında çok daha büyük bir şeyi temsil ediyor olmasıydı. Kadın sağlığının tabu olduğu bir ülkede birkaç yıl öncesine kadar çok da bahsi geçmeyen, üstelik cinsel yolla bulaşan bir virüsün sebep olduğu kanserlerden korunmayı talep ediyorduk. Gerçekten her hakkımız için mücadele etmek zorunda kaldığımız, çoğu zaman da hüsrana uğradığımız bu yerde insanlar bu kazanıma yürekten sarıldılar. Biz de davayı kazanınca kenara çekilmedik, bunun uzun soluklu bir mücadelenin önemli bir adımı olduğunu, yan yana olduğumuz sürece başarabileceklerimizin limiti olmadığını bilerek davadan güç aldık ve yola devam ettik. Davadan haberdar olan herkese de bu gücü aşıladığımıza inanıyorum.
“HPV Aşı Ücretsiz Olsun” mücadelemiz sonrası senin de belirttiğin üzere Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da söz vermek durumunda kaldı. Böylesi meşru bir sağlık hakkı mücadelesini bir de çıkar amacı gözetmeyen, halk sağlığını önceleyen kolektifler gerçekleştirince karşısında direnmek daha da zorlaştı. Ancak son zamanlarda aşı karşıtlarının, azılı şarlatanların HPV aşısı hakkında bilim dışı, absürt ifadelerini parayla çıktığı yayınlarda dile getirerek ilgi çekme çabası içinde olduklarını gözlemliyoruz. Aşı bursu ile yaklaşık 300 genç kadın 0-2-6. aylarda birer doz , toplamda üç doz bu aşılardan oldunuz. Sen ya da bir başkası herhangi bir yan etkisini gördünüz mü? Sen aşını olalı yaklaşık 2,5 yıl geçti; felç oldun mu, bağırsak sistemin tamamen alt üst oldu mu, düzelmeyen ishalin oldu mu Canan Karatay’ın iddia ettiği gibi? Böyle iddiaları ortaya atanlar hakkında neler düşünüyorsun?
Ben de, aşılanan kadın arkadaşlarım da Canan Karatay’ın iddialarındaki gibi bir yan etki yaşamadık. Dediğiniz gibi yayına çıkmak için kanallara para ödeyen, bilimsel birikimi tartışmalı, kendisini tanıdığımız günden beri meslekten uzaklaştırılması ile gündemden düşmeyen birinin ciddiye alınıyor olması da bambaşka bir toplum sağlığı sorunu bence. Sahte ilaçlar, sahte doktorlar, skandal zayıflama çayları, aşı karşıtları… Bunların hepsi halk sağlığını korumayı ve halka doğru bilgiyi ulaştırmayı merkeze almayan bir sağlık sisteminin açtığı boşluğu doldurmaya çalışıyorlar sadece.

Bu aşı bursu dayanışmasına Boyun Eğmeyen İlaç Emekçileri aracılığıyla eczacılar öncülük etmiş oldu. Şunu da merak ediyoruz senin gözünden bu mücadele, eczacılara bakışını değiştirdi mi hiç? Eczacıların toplum tarafından daha iyi anlaşılması, topluma daha faydalı olması konusunda bu tarz tavır alışların etkisi nasıl oluyor sence?
Kesinlikle, mücadelenin parçası olduktan sonra eczacılara karşı çok daha büyük bir yakınlık ve saygı hissetmeye başladım. Bu tarz mücadeleler eczacıların sadece ilaç veren kişiler değil, aynı zamanda toplumun sağlık sorunlarına duyarlılıkla yaklaşan sağlık emekçileri olduklarını da gösterdi bana.
Aslında bu burs, açılan davalar, ülkenin dört yanında yapılan eğitimler, oluşturulan içerikler ve gündemde yer tutma çabası… Hepsinin bir ana amacı var: Yaklaşık 150 ülkede ücretsiz ulusal aşı takviminde uygulanan, rahim ağzı kanserini ortadan kaldırabilecek aşının ülkemizde de yurttaşlarımıza ücretsiz sunulması talebi. Bir yandan da kolektif mücadele kültürünün ne kadar kıymetli olduğunu kazanımlarıyla da topluma, kamuoyuna göstermek isteği. Tüm gelişmeleri bu açıdan değerlendirdiğinde geldiğimiz noktayı nasıl değerlendiriyorsun?
Yukarıda biraz bu soruya cevap vermiş oldum sanırım, kazanmaya hasret bir ülkeyiz ve bahsettiğiniz mücadele kültürüne karşı yaratılmış bir korku da var. Ben bu korkuyu bir nebze kırdığımızı düşünüyorum. Davayı büyük bir içtenlikle karşılayıp “Biz ne yapabiliriz?” sorularıyla bize ulaşan insanlar, kolektif mücadelenin önemini kamuoyuna aktarabildiğimizin en büyük göstergesi oldu aslında. Davayı kazandığımızda durmayıp mücadeleye devam ettiğimiz gibi, davayı kaybetseydik de hiç pes etmeden çabalamaya devam edecektik. Bu kararlılığın karşılık bulduğunu, insanlara umut verdiğini ve mücadeleye teşvik ettiğini görmek en önemli kazanımlardan biri oldu.
Mücadelenin parçası olduğun ve bizi kırmayıp
bu güzel sohbeti gerçekleştirdiğin için
teşekkür ederiz.