Gıda takviyeleri, vitamin ve mineraller çeşitli farmasötik formlarda istenilen her mecrada satılabiliyor. Bu ürünlerin içerisinde insan metabolizmasında doğrudan rol alan moleküller bulunmakta, yanlış kullanımı ise geri dönülemez yan etkilere yol açmakta.
Örneğin bilinçsiz E vitamini kullanımı kanser riskinizi artırmakta. Kullandığınız birçok “takviye” karaciğerde biyotransformasyona uğramakta, yine bilinçsiz kullanımda karaciğer hasarına varan sorunlar ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda reçeteli ilaçlarla beraber kullanımında da sorunlar bildirilmektedir. Gebeler, emzirenler, yaşlılarla ilgili de sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu ürünler ilaç statüsünde olmadığı için herhangi bir prospektüs bulundurmakla da yükümlü değiller. Reklamı yapılması ise serbest. Serbestiyet, bazen dolandırıcılığın gizlenmiş haline giden yoldur.
“Gıda takviyeleri” adıyla anılan ilaçlar, maalesef Tarım Bakanlığı tarafından ruhsatlanıp denetlenmekte. Etki/yan etki, uzun süreli kullanım üzerine herhangi bir denetlemeye tabi tutulmamaktadırlar. İnsanlar hekim, eczacı gibi herhangi bir sağlık profesyoneli arada olmaksızın internetten, marketlerden bu ilaçlara ulaşabilmektedirler. Tağşişli ürünler de cabası. Diken’den Ayşegül Kasap’ın bu haftaki özel haberinde Türkiye’den Avrupa’ya ihraç edilme sürecinde tağşiş nedeniyle ret yiyen ürünlerden bahsedilirken erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılan sildenafilin çikolatalardan çıktığı dile getiriliyor.
Sağlık okur yazarlığı geri bırakılmış bir toplumu ilkel şarlatanlık numaraları ile dolandırmak kolaydır. Kimisi performans arttırıcı çikolata satar benzinliklerde oysa içinde ilaç vardır. Kimisi yasaklı madde sibutramini türlü otun içine katıp zayıflama çayı diye satar. Kimisi prostat tedavisinde kullanılan ilacı saç çıkarıyor diye mavi su diye satar.
Denetlenmediği sürece namussuzluğun sonu yok bu düzende.
İlaç tekelleri eski ilaçlardan eskisi kadar kazanamadıklarını düşündükleri için de gıda takviyesi pazarını sürekli büyütme eğilimindeler. Hem denetimden kurtulmak kolay hem fiyatlandırmada istediği fiyatı verebiliyorlar hem de istedikleri yerde kolayca satabiliyorlar. Yeter ki algı yaratsınlar ürüne dair, etkinlikse önemli değil. Bunun için ise hep aynı taktiği izliyorlar. Öncelikle ürünlerini sadece eczanede satmaya başlıyorlar, büyük paralar harcayıp lansmanlar, promosyonlar, eğitimler ve yemekler ile eczaneye giriyorlar. Eczacılar da maalesef yaşadıkları ekonomik koşullarda eczanesini döndüremediğinden bu şaşalı işler ile bu ürünleri önermeye başlıyor.
Kaynak?
Kaynak, ürünü pazarlayan firmanın reklam broşürü ve kendi yazdırdığı makaleler.
Ne zaman bu ürünler eczaneye olan güvenle marka haline geliyor, birden firmalar kendi satıcı isimleri ile hem internete hem de zincir marketlere geçiveriyorlar. Piyasaya girerken “bizim sahibimiz eczacı, eczacıları korur o!” yalanıyla başlayan hikâye hem eczacılar hem de hastalar için hüsranla bitiyor.
Burada yapılması gereken şey aslında çok basit, bu ürünler sağlık ürünleridir. İlaçtan farkları yoktur. Kesinlikle Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmelidir. Türkiye’de ilaç, İlaç Takip Sistemi (İTS) adındaki bir sistemle takip edilmekte ve sadece eczanelerde satılmaktadır. İlacı üretiminden hastaya ulaşana kadarki tüm süreci takip edilebilmektedir. Sahte ilacı sıfırlayan bu sistemin aynısı bu tip ürünlere de uygulanmalı, karekod ile takip edilen bir sistemle sadece eczanede satılabilir hale getirilmelidir.
Mesleğimizin ve halk sağlığının ortak çıkarı bunu gerektirmektedir.