Benim görevli bulunduğum Hatay’da, en büyük ilaç yokunu oral kontraseptifler ve ertesi gün haplarında yaşadık. Doğum kontrolü ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar için en temel koruyucu olan lateks prezervatiflerin dahi sahada olmadığını gördük. Bölgeye ikinci gidişimde yanımda götürdüğüm oral kontraseptiflerin rafta yine yer almıyor olduğunu görmek büyük bir soruna işaret ediyordu. Bu yazı, deprem sonrası senaryolarda doğum kontrol hapı ve prezervatifin gerekliliğine ışık tutmayı ve bunların kabulünü engelleyen cinsiyet önyargılarına meydan okumayı amaçlamaktadır.
Doğum Kontrolünün Önemi
Deprem gibi kriz zamanlarında doğum kontrolüne erişimin sağlanması daha da kritik hale geliyor. Yerinden edilen nüfus, kısıtlı kaynaklar ve kesintiye uğrayan sağlık hizmetleri, istenmeyen gebeliklerin artabileceği bir ortam yaratabiliyor. Hap ve prezervatif dahil doğum kontrol yöntemleri, kaosun ortasında bile bireylerin üreme sağlıkları hakkında bilinçli kararlar vermelerini sağlamada çok önemli bir rol oynuyor. Olası felaket senaryolarında doğum kontrol yöntemlerinin faydalarına değinecek olursak:
1. İstenmeyen Gebeliklerin Önlenmesi
Bir felaketin ardından istikrarsız yaşam koşulları, sağlık hizmetlerine sınırlı erişim ve artan stres düzeyi gibi faktörler nedeniyle istenmeyen gebelik riski sıklıkla artar. Bir felaketin neden olduğu stres, rahatlık arayışına giren davranışlara neden olabilir ve bu da korunmasız cinsel ilişkilere yol açabilir.(1) Ayrıca afetler, kadınların kişisel güvenliğini ve cinsel şiddetten korunmasını azaltan sosyal bozulmalara da neden olabilir(2,3). Lateks prezervatif, oral ve enjektabl kontraseptifler gibi doğum kontrol yöntemleri bu riski azaltmak için pratik bir çözüm sunarak bireylerin ailelerini planlamalarına ve koşullarına uygun seçimler yapmalarına olanak tanır. Düzenli doğum kontrolü ve aile planlaması hizmetlerinin sağlanmasında ve kullanımında beklenen kesintiler ve cinsel şiddet olaylarının potansiyeli göz önüne alındığında, ertesi gün hapları ve saha acil kontrasepsiyon müdahale ekipleri erişilebilir durumda olmalıdır.
2. Kadın ve Erkek Sağlığının Korunması
Doğum kontrolüne yetersiz erişim sadece aile planlamasını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda kadın sağlığını da riske atar. Deprem sonrası ortamlardaki plansız gebelikler, doğum sırasında komplikasyonlara yol açabilir. İstenmeyen hamilelik riskine ek olarak, afet ortamlarındaki kadınlar ve erkekler, HIV ve HPV de dahil olmak üzere cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar açısından daha yüksek risk altında olabilir.(4) Afet müdahalesi sırasında lateks prezervatiflerin bulunabilirliği ve dağıtımı hem erkekler hem de kadınlar arasında teşvik edilmelidir. Tutarlı ve doğru kullanıldığında hem cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara, hem de istenmeyen hamileliğe karşı ikili koruma sağlarlar.
Doğum kontrolüne erişimin sağlanması, bu hassas durumlarda bireylerin sağlığını ve refahını korumaya yönelik temel bir adımdır.
Ülkemizde de bu farkındalığı geliştirmek için 2017’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından Ankara’da “Afetlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı (CSÜS) İçin Asgari Sağlık Hizmet Paketi (MISP) Eğitim Programı” başlıklı bir eğitim programı düzenlenmişti.Bu eğitimin amacı afet ve kriz durumlarında, anne ve bebek ölümlerini azaltmak, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olaylarını azaltmak ve müdahale edebilmek, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV/AIDS vakalarını azaltmak ve son olarak da aile planlaması hizmetlerini anne ve aile sağlığının idamesi için önceliklendirmekti.(5) Fakat sahada da gördüğümüz üzere, cinsiyetçi yaklaşımları düşünce setimizden atamadığımız müddetçe, kriz anlarında önyargılardan kurtulamadıkça, yardımdan çok zarar verilebilineceğini deneyimledik.

(6)
Peki Cinsiyet Önyargılarıyla Mücadele Nasıl Olmalıdır ve Çözüm Nedir?
Sağlık uzmanları arasında, bireyleri depremden sonra uygunsuz davranışlarda bulunmakla suçlayan önyargılar, sistem içinde daha derin bir soruna işaret etmektedir. Bu tür tutumlar zararlı stereotipleri sürdürmekte ve kapsamlı sağlık hizmetlerinin sunulmasını engellemektedir. Cinsiyete bakılmaksızın tüm bireyler için kapsayıcı ve destekleyici bir ortam yaratmak amacıyla bu önyargılara meydan okumak ve bunları düzeltmek çok önemlidir.
6 Şubat depremi sonrasında sağlık sistemindeki cinsiyetçi tutumların ele alınmasının büyük önem taşıdığını gördük. Şu bilinmelidir ki, hap ve prezervatif de dahil olmak üzere doğum kontrolünün öneminin farkına varmak sadece aile planlamasıyla ilgili değildir; bireylerin zorlu zamanlarda sağlıklarını ve refahlarını koruyacak seçimler yapmalarını sağlamakla ilgilidir. Cinsiyet önyargılarına meydan okuyarak ve kapsamlı sağlık hizmetlerini savunarak, deprem sonrası rehabilitasyon çabalarının gerçekten kapsayıcı olmasını ve etkilenen nüfusun farklı ihtiyaçlarına yanıt vermesini sağlayabiliriz.
1.1. Nour NN. Maternal health considerations during disaster relief. Rev Obstet Gynecol. 2011;4:22-27.
2. Zotti ME, Tong VT, Kieltyka L, Brown-Bryant R. Making evacuation decisions: The case of high risk pregnant and postpartum women. In: Enarson EDE, editor. The women of Katrina: How gender, race,
3. Richter R, Flowers T. Gendered dimensions of disaster care: Critical distinctions in female psychosocial needs, triage, pain assessment, and care. Am J Disaster Me. 2008;3:31–37.
4.Reproductive health in refugee situations: An interagency field manual. Geneva: UNHCR; 1999. United Nations High Commissioner for Refugees (UNHCR) World Health Organization (WHO), United Nations Population Fund (UNFPA)