Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden tam 1 yıl geçti ve on binlerce yurttaşımızın yaşamını yitirmesi yetmezmiş gibi anlatılan hikayelerin aksine bölgede yaraların sarılabildiğini söylemekten çok uzağız. Bu doğrultuda İlaç Emekçileri olarak sözü bölgedeki eczacılara vermek istedik.
İLAÇ EMEKÇİLERİ: Öncelikle tekrardan geçmiş olsun. Öteden beri halka en yakın sağlık danışmanı olarak nitelendirilir eczacılar. Deprem gibi tüm coğrafyayı aynı anda etkileyen yıkıcı bir doğa olayında hem yardım bekleyen bir depremzede olup hem de şifa kaynağı bir pozisyonda yer almak depremin o ilk günlerinde zor bir durum olsa gerek. Sizin gözünüzden bakacak olursak nasıl değerlendirirsiniz o günlerde yaşananları?
ECZ. NİLGÜN ÖNCEL (HATAY-İSKENDERUN): Gerçekten zor, bir daha kimsenin yaşamasını, tecrübe etmesini istemediğim günlerdi. Benim eczanem de evim de yıkılmıştı. Üniversitede tuvalet bulunduğu için bahçesinde sabahlıyorduk. Bir sabah uyandım TEB konteyner eczanesini gördüm. Konteyneri üniversite içerisine bırakmışlardı. Bir saniye bile düşünmeden içine daldım tasnife başladım. Her şey karmakarışıktı ve bir düzen sağlamak gerekiyordu. Gelen hastalar herhangi bir sağlık hizmetine erişemeyen, tıbbi yardıma ciddi şekilde ihtiyaç duyan insanlardı. Kimisinin ilacı enkazda kalmıştı, kimisi de kötü hava koşullarından ve kalabalık yaşamak zorunda kalmaktan dertliydi. Çocukların bezleri, mamaları, biberonları; kadınların hijyenik pedleri ve hiç kimsenin umudu yoktu… Özellikle kanser, diyaliz ve kan hastalarının ilaçlarını karşılarken çok sorun yaşandı ama yine de bölgedeki seferberlikle kimse ilaçsız, medikal malzemesiz kalmadı. Birkaç gün sonra herkes o bölgede büyük bir sahra eczanesi olduğunu ve eczacıların 24 saat boyunca hizmet verdiğini duymuştu.
ECZ. BÜŞRA SARI (HATAY): Deprem sabahı ilk olarak sağlam kaldığını umut ederek eczaneme gitmiştim. Böyle olağanüstü durumlarda eczanelerimizin 24 saat açık olması gerektiğinin bilincinde olduğumdan insanların yardımına koşma ihtiyacı hissettim. Ancak o sırada farkında olmadığım şey benim de bir depremzede olduğumdu. Sonrasında olanlar malum, bölgedeki birçok kişi gibi ben de sevdiklerimi ve eczanemi kaybetmiştim.
ECZ. ELİF SILA DOĞAN (MALATYA): Öncelikle yaşadığımız bu doğa olayında kaybettiğimiz tüm insanlara rahmet diliyorum. Deprem yaşanırken düşünmeye başlıyor insan şimdi ne olacak, bu bina ne zaman yıkılacak ve ne yapacağım? Aslında kalmak da gitmek de aynı şey. Yaşıyoruz ama hep o anlardayız. Herkesin acısı bizzat kendi acınız oluyor, inanılmaz bir psikoloji. Akıl sağlığımı kaybetmemek için depremin ertesi günü kendimi halka nasıl şifa olabilirim diye meşgul etmeye başladım. Günün belli saatlerinde eczanemi açıp artçılar eşliğinde bir içeri bir dışarı halka ilaç vermeye çalıştım. Fakat bu bir süre sonra çığırından çıktı. Bu kez il dışından gelen arkadaşlarımı karşıladım. Eczacı odamız ve TEB’in ön ayak olduğu sahra eczanelerini kurmaya başladık. İnsanlar inanılmaz çaresizdi. Bir battaniye için, bir çorap, bir bisküvi için yalvarıyorlardı. Müthiş bir soğuk hakimdi. Ama eczacılar harika bir koordinasyon kurmuştu. Her insan birçok şeyden mahrumdu ama ilaçtan asla. Eczacının gücünü bir kez daha ispatlamış olacağız ki birileri bizden çok rahatsız olmuş ve depremin içerisinde eczacı özlük haklarıyla ilgili daraltmalar yapmışlardı.
Koskoca devlet, bu bölgeye ilk 10 gün içerisinde
ECZ. ELİF SILA DOĞAN
kullanılmamış kıyafet yollayamadı.

İLAÇ EMEKÇİLERİ: Deprem nedeniyle birçok eczane maalesef kullanılamaz hale geldi ya da içindeki ilaçlar zayi oldu, uzunca süre faaliyet gösteremedi. Birçok eczane halen konteyner eczane halinde hizmet veriyor. Bölgedeki meslektaşlarınız adına konuşacak olursanız bugüne gelen süreçte yeterli desteği aldığınızı düşünüyor musunuz? Geçtiğimiz yılı bu açıdan nasıl özetlersiniz?
ECZ. BÜŞRA SARI (HATAY): Öncelikle çok büyük bir güvenlik problemi vardı, mesela benim eczanem yağmalandı. Eczane ağır hasarlı olduğu için maalesef bir şeyler kurtaramadık. Şu an kendi imkanlarımla aldığım konteynerde hizmet veriyorum, kimse bana konteyner tahsis etmedi. Ayrıca ilaç depolarının bu süreçte hiçbir destekleyici tavrı olmadan alacaklarını hemen tahsil etmek istemeleri bizi zor durumda bıraktı. Genel olarak verilen destekler yeterli değildi.
ECZ. ELİF SILA DOĞAN (MALATYA): Eczanesi yıkılan meslektaşlarım adına çok üzgünüm, umarım ilerleyen süreçte daha iyi bir düzene geçeceklerdir. Konteyner eczane her anlamda sabırları zorlayan bir alan. Stok tutmanız imkânsız, ürün çeşitliliği imkansız, dolayısıyla zor olan süreci bir de maddi kaygılar zorlaştırıyor. Üstüne bir de hala bir çivi çakılmamış şehrimizdeki elektrik problemlerinden dolayı şehir zifiri karanlık, haliyle bu güvenliği sağlamayı da zorlaştırıyor. “Asrın Felaketi” olarak nitelediğimiz bu deprem, sıklıkla yaşamadığımız bir şey olduğu için yapılan yardımlar bir eczacının tüm hayatı boyunca yardımlaşma sandığına para ödemesine rağmen, gelen destek bir düzen kurmaya yardımcı olacak seviyede değildi. Gövde gösterisine gelince güçlüyüz fakat iş kendi yaramızı sarmaya geldiğinde maalesef örgüt olarak yeterli olduğumuzu düşünmüyorum.
ECZ. NİLGÜN ÖNCEL (HATAY-İSKENDERUN): Yaşadığımız yıkımı tarif etmek çok zor. Ben eczanesinden tek bir toz tanesi bile çıkaramamış bir eczacıyım. Eczanem yerle bir oldu maalesef. Şu ana kadar tek bir kuruş yardım almadım, alamadım. Bazı mercileri gözümüzde çok büyütmüşüz, ben böylesine yalnız bırakılacağımı düşünmezdim.
Yetkililere kırgın ve öfkeli olduğumu ifade etmek isterim.
ECZ. NİLGÜN ÖNCEL

İLAÇ EMEKÇİLERİ: Bu bir yıl içerisinde bulunduğunuz bölgede mesleğinizi icra ederken halkın sağlığında gözlemlediğiniz farklıklar var mıdır? En çok ne gibi şikayetlerin ortaya çıktığını gözlemlediniz? Bu rahatsızlıkların kaynakları nelerdi sizce?
ECZ. ELİF SILA DOĞAN (MALATYA): Benim gözlemlediğim iki büyük rahatsızlık mevcut, biri anksiyete-panik bozukluk. Sebebi ise insanların hala rant için peşkeş çekilmiş, sağlamlığına güvenemedikleri evlerinde oturuyor olmaları. Bir konteynerde oturuyorsanız aslında daha şanslısınız.
Diğeri ise skabiyez. Toplu yaşam burada çok yaygın. İnsanların çok uzun bir süre barınma ihtiyaçları karşılanmadı. Kontrolsüzce gelen ikinci el kıyafet yardımları uyuzu iyice artırdı. Koskoca devlet, bu bölgeye ilk 10 gün içerisinde kullanılmamış kıyafet yollayamadı. Gelen ikinci el kıyafetler sağlık problemlerimizi çağdışı bir noktaya evriltti. Uzay çağında olduğumuz bu yüzyılda hala uyuzu konuşuyor olmamız ne kadar üzücü…
ECZ. NİLGÜN ÖNCEL (HATAY-İSKENDERUN): Gördüğüm başlıca problem uyuz vakalarının maalesef önü alınmaz bir şekilde artışıydı. Ayrıca İskenderun özelinde çok dirençli virüsler ortaya çıktı. Şehrin alt yapısının çökmesi ve hala düzeltilememesi sürekli su basmaları, kanalizasyon sorunları, artan sinek ve haşere sayısı önümüzdeki günlerin de sancılı geçeceğinin habercisi.
İlaç depolarının bu süreçte hiçbir destekleyici tavrı
ECZ. BÜŞRA SARI
olmadan, alacaklarını hemen tahsil etmek istemeleri bizi zor durumda bıraktı.

İLAÇ EMEKÇİLERİ: Deprem bölgesindeki vatandaşlarımız açısından geçimin zor olduğu bu süreçte yapılan yardımların kesildiğini duyuyoruz. Reçetelerini karşıladığınız hastaların mali güçlükler çektiğini görüyor musunuz? Deprem bölgesindeki yurttaşların ilaca erişimi devlet tarafından finanse ediliyor mu?
ECZ. BÜŞRA SARI (HATAY): Afet bölgesindeki hastalar katılım payı ödemiyor. Bu iyi bir uygulama oldu ancak fiyat farkları hasta tarafından karşılanıyor ve bu da zaten imkansızlıklarla boğuşan hastaları zorluyor. Ayrıca muayene ücretlerinin silinmeyip ertelenmesi de ileride hastalar için sorun olmaya devam edecek.
ECZ. NİLGÜN ÖNCEL (HATAY-İSKENDERUN): Deprem bölgesindeki konteyner kentlerde dağıtılan yardım kartlarını hastalar eczanelerde kullanabiliyorlar. Fakat konteynerde kalmayıp evinde ikamet edenlere bu imkân sağlanmadı. Özellikle bu grup ilaca erişimde zorluk yaşıyor. Bu bölgeye özel %20 katılım paylarını devlet karşılıyor fakat fiyat farkları ve muayene ücretleri hasta tarafından karşılanıyor.
İLAÇ EMEKÇİLERİ: Buradan yetkililere ve meslek örgütü yöneticilerine sesinizi duyuracak olsaydınız neler söylemek isterdiniz?
ECZ. BÜŞRA SARI (HATAY): Yaşanan afetin etkileri biz bölge eczacıları için hala devam ediyor. Kısa süreli desteklerle aşılabilecek bir süreç değil. Kendimizi unutulmuş ve değersiz hissederek soruyoruz: Bir senedir neredesiniz?
ECZ. NİLGÜN ÖNCEL (HATAY-İSKENDERUN): Kırgın ve öfkeli olduğumu ifade etmek isterim.
ECZ. ELİF SILA DOĞAN (MALATYA): Kalanların şehri ayakta tutmak için verdiği mücadele takdire şayan. Lütfen buna destek olun. Bu şehirleri yaşanabilir hale getirmemiz gerekiyor. Öncelikle can ve mal güvenliğimizi sağlayın.
Meslek örgütümüze afet görmüş, sahralarda çalışmış, mesleği için gerekeni yapmış bir meslektaşınız olarak soruyorum, sizler bu süreçte yapılanları yeterli buluyor musunuz?