Bu siteyi kullanarak Çerez Politikası'nı ve KVKK şartlarını kabul etmiş olursunuz.
Kabul et
İlaç Emekçileri
  • Haberler
    • Haber
    • Gündem
    • Dosya
    • Köşe Yazısı
    • Haber
    • Gündem
    • Dosya
    • Köşe Yazısı
    Okunan:Genç Eczacılar Artık İsyan Ediyor!
    İlaca Zam Kapıda
    GündemKöşe Yazısı

    “Patron Kulüpleri” Haddini Bilsin, Kamu Eczacıları Canımızdır!

    Tüm Eczacı İşverenler Sendikası'nın kamu eczacılarımızı zan altında bırakan, piyasacılık saçan hadsiz…

    Uzm. Ecz. M. Buğra Üstündağ 4 dakikalık okuma
    Novartis 14 İlacını Türkiye'den Çektiğini Açıkladı 
    GündemKöşe Yazısı
    Meslek Örgütü Seçimlerinde Oy İsteyenlere Genç Eczacılar Ne Sormalı?
    ilac yoklari nasil ele alinmali
    GündemHaber
    İşte SGK’nın ödeyeceği “müjdelenen” 5 kanser ilacı!
    Sağlığımızı Bozan Reklamlar
    HaberGündemKamu SpotuKöşe Yazısı
    Gıda Takviyeleri Nasıl Ölüm Saçar?
    hpv4
    GündemHaber
    HPV Aşısı Ücretsiz Olsun Mücadelesi Kazandı!
  • Kamu Spotu
    Sağlığımızı Bozan Reklamlar

    Gıda Takviyeleri Nasıl Ölüm Saçar?

    Sağlık Ayağa Düştü, Hatta "Ayak Yoluna"

    Sağlık Ayağa Düştü, Hatta “Ayak Yoluna”

    Etik Bir Sorun: Influencer Eczacılar

    Etik Bir Sorun: Influencer Eczacılar

    Eczaneden Şahsiyetler: İlaç Fiyat Farkı ile Pazar Alışverişi Yapabilen Yoksullar

    Eczaneden Şahsiyetler: İlaç Fiyat Farkı ile Pazar Alışverişi Yapabilen Yoksullar

    Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol İle Zona Hastalığı ve Aşısı

    Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol İle Zona Hastalığı ve Aşısı

  • Söyleşi
  • Kantin
  • Kültür Sanat
  • Podcast
Okunan:Genç Eczacılar Artık İsyan Ediyor!
ABONE OL
Font ResizerAa
Bildirim
İlaç Emekçileriİlaç Emekçileri
Font ResizerAa
  • İlaç Emekçileri
  • Haber
  • Gündem
  • Kamu Spotu
  • Dosya
  • Köşe Yazısı
  • Söyleşi
  • Kantin
  • Kültür Sanat
  • Podcast
  • İletişim
Arama
  • Haber
  • Gündem
  • Dosya
  • Köşe Yazısı
  • Kamu Spotu
  • Kantin
  • Söyleşi
  • Kültür Sanat
  • Podcast
Takip Et
  • İlaç Emekçileri
  • İletişim
  • KVKK
Copyright © 2024 İlaç Emekçileri. Tüm Hakları Saklıdır.
Designed & Developed by Hip Medya
İlaç Meta Değildir, Toplumsal Bir Üründür
İlaç Emekçileri > Yazılar > Haber > Genç Eczacılar Artık İsyan Ediyor!
HaberSöyleşi

Genç Eczacılar Artık İsyan Ediyor!

Son zamanlarda genç eczacılar kendilerine yaşatılan geleceksizliğe karşı mücadele bayrağı açmış durumda. Eczacılık Dönüşüm Hareketi, bu bayrağı yükselten genç eczacıların bir araya gelmesiyle oluştu ve biz de genç meslektaşlarımızla genç eczacıların isyanının perde arkasını konuştuk.

İlaç Emekçileri
Son güncelleme: 14 Temmuz 2025 20:30
İlaç Emekçileri 27 dakikalık okuma
Paylaş
İlaç Meta Değildir, Toplumsal Bir Üründür
PAYLAŞ

İlaç Emekçileri: Merhaba, bir süredir 2013 yılı ve sonrasında eczacılık fakültelerine girip mezun olan eczacıların ve hala eğitimine devam eden eczacılık öğrencilerinin sert tepki vermeye başladıklarını gözlemliyoruz. Mesleklerini icra etmelerinin önünde engel olan sisteme veryansın edenlerin gelecek kaygısı yaşadıkları biliniyor.  2012 yılında tam olarak ne oldu da bugün sizler mesleğinizi icra edemez duruma geldiniz? 

İrem: Öncelikle bu röportajı gerçekleştirdiğiniz için teşekkür ediyoruz.

2012 yılında çıkarılan 6308 sayılı kanun ile, 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerden en çarpıcı olanı, eczane açılmasına nüfus kriteri getirilerek her 3.500 kişiye bir eczane sınırlamasının getirilmesiydi. Uygulama 2013 sonrası eczacılık fakültelerine giriş yapanları kapsadığı için, bizler bu yeni sistemin doğrudan muhatabı olduk. Her ne kadar bu sınırlama eczane eczacılığını korumak amacıyla getirilmiş gibi görünse de mesleği fırsat eşitliği açısından ortadan ikiye böldü. Bizler, plansız açılan fakültelerin ve kontrolsüz eczane çoğalmasının bedelini ödeyen bir kuşağız. Eczane açma hakkımız büyük ölçüde sınırlandı; hatta bir çoklarımız için bu ihtimal neredeyse tamamen ortadan kalktı.

Bir diğer önemli değişiklik ise, “yardımcı eczacılık” uygulamasıydı. Eczane açma ihtimali olan eczacılar için bir yıl süreyle zorunlu tutulan bu süreç, aslında gelecekteki istihdam krizini ötelemek adına getirildi. Ancak bu uygulama detaylı şekilde çalışılmadan, görev tanımı netleştirilmeden yürürlüğe sokuldu. Ne eczane sahipleri ne de yeni mezunlar bu süreçten memnun kaldı. Bugün geldiğimiz noktada, yardımcı eczacı olarak mezuniyet sonrası çalıştığımız işlerde çoğu zaman asgari ücretin bile altına denk gelen maaşlara razı olmak zorunda kalıyoruz. Her ne kadar yasa “asgari ücretin 1,5 katı” gibi bir alt sınır koymuş olsa da uygulamada bu ücretin verildiği nadiren görülüyor. İnsan onuruna yaraşır bir başlangıç yapabilmek, aslında bizim mücadelemizin en temel gerekçesi hâline geldi. Üstelik geçmişte bu yoldan hiç geçmeden eczane açabilmiş olanların, bugün bizden “ek yetkinlik” beklentisiyle bunu savunmaları da ayrı bir çelişki. Gelişen teknoloji, yapay zekâ ve dijital sistemlerle mesleğin çok daha erişilebilir hâle geldiği bir çağda, bu argümanların gerçekçiliği kalmadı. Ama bizler, bu sistemde “zaten geçici”, “bir yıl sonra gidecek” diye teknik elemanlardan bile az önemsenen, yıllarca süren “yardımcı” unvanında sıkışıp kalan bir kuşağa dönüştük.

- Dayanışma Yaşatır -
Ad imageAd image

Mücadelemiz, sadece bu yapının adil hâle getirilmesi değil; aynı zamanda bir meslek grubunun sesinin duyulması, emeğinin tanınması içindir. 

Daha Fazla Oku

Novartis 14 İlacını Türkiye'den Çektiğini Açıkladı 
Meslek Örgütü Seçimlerinde Oy İsteyenlere Genç Eczacılar Ne Sormalı?
İşte SGK’nın ödeyeceği “müjdelenen” 5 kanser ilacı!
Gıda Takviyeleri Nasıl Ölüm Saçar?
HPV Aşısı Ücretsiz Olsun Mücadelesi Kazandı!
2013 Sonrasında Okuyup Mezun Olanlar Eczacı Değil Mi?
IMG 5333 2

İlaç Emekçileri: 2012 yılında yapılan değişiklerden sonra herkes sözünü söyleyip duruyor ama mağduriyetin esas öznesi olanlara kimse bugüne kadar kulaklarını açmadı. Genç eczacılar ve eczacılık öğrencileri ne yaşıyorlar, tepkilerinin kaynakları neler? Bize biraz içeriden yaşanmışlıkların bilgisini verebilir misiniz? 

Marziye: Evet, bu konuda bize sorulmadan ve hiçbir empati kurulmadan, bazı meslek büyüklerimizden “Zaten bu bölümü tercih ederken bu kanun vardı, bilerek seçtiniz; şimdi şikâyet etmeye hakkınız yok” gibi gerçekten çok yaralayıcı tepkiler geliyor.
Bu tepkilere bakarsak, sanırım bu ülkede hiçbir hak mücadelesi yapılmamalıydı.
O hâlde şu an herkes tıp fakültesine girsin; mezun olur olmaz en hızlı meslek icrasını onlar yapabiliyor.
Diğer bölümler kaldırılsın, çünkü geldiğimiz noktada sadece eczacılar değil; kalifiye ve iyi üniversitelerden mezun olan birçok gencin durumu benzer.
Bizler daha çocukken bu yasalar geçti, bu fakülteler açıldı; şimdi bizden onların sonucuna sessizce katlanmamız isteniyor. Buna ek olarak, yardımcı eczacıların maaşları yasal olarak asgari ücretin 1,5 katı olarak belirlenmiş olsa da maaşın sadece asgari ücreti bankaya yatırılıp, kalan kısmı elden geri alınan binlerce vaka mevcut.
Elbette hakkaniyetli şekilde meslektaşıyla çalışan, emeğini gözeten ve hakkını vermekten asla çekinmeyen eczacılarımızı tenzih ediyoruz.
Ancak bu kadar kıymetli bir meslekte bunu bir kişi bile yaşıyorsa, onun yaşanmaması için mücadele edilmelidir diye düşünüyoruz. Kaldı ki bugün geldiğimiz noktada, bunu binlercemiz yaşıyor. Biz, şu anda eczane eczacılığının da türlü sorunlarla yüzleştiğinin farkındayız. Ama bir yandan da ailesinden harçlık almadan geçinemeyen, mezuniyetinin ardından ailesine bir hediye dahi alamayan eczacılardan söz ediyoruz.
Bazen bu durumlardan bahsettiğimizde, akredite olmayan ya da nitelikli eğitim vermeyen üniversitelerden mezun arkadaşların bu sorunları yaşadığı sanılıyor. Ancak ben, Türkiye’nin en köklü eczacılık fakültelerinden biri olan Ankara Üniversitesi mezunuyum.
Bazı arkadaşlarıma göre daha şanslıydım ve tam maaşla çalışabiliyorum.
Ancak buna rağmen, kira ödeyemediğim için ailemin yanına dönmek zorunda kaldım.
Bütün hayatımın, sosyal çevremin olduğu Ankara’dan bu yüzden ayrıldım.

İçimizde, Eczacılıkta Uzmanlık Sınavı’nda derece elde ederek Hacettepe Üniversitesi’nde uzmanlığını tamamlamış, ancak yıllardır kadro açılmadığı için sağlık sistemine kazandırılamamış bir arkadaşımız da var. Hatta uzman eczacı olduğu için normal kamu atamalarına bile başvuramayan meslektaşlarımız bulunuyor.
Danışman eczacılık yapmış, ancak geçinemediği için yardımcı eczacılık yerine —ki o da eczane açabilmek için gerekli— samanlıkta iğne aramak kadar zor bulunan bir mesul müdürlük kadrosunu tercih etmek zorunda kalan arkadaşlarımız da var.
Hatta artık eczacılık mesleğinden umudunu kesip başka meslek alanlarında tutunmaya çalışanlar bile var. Bizler, eski–yeni ayrımının karşısındayız. Yalnızca, eczacılar arasında mezuniyet yılına dayalı olarak oluşmuş açık sınıf ayrımından rahatsızız.
Hepimiz bu fakültelere büyük umutlarla giriyoruz ve hatta kendi adıma konuşmam gerekirse, okudukça mesleğe daha da hayran oluyorum.
Ancak artık temsil bulamamaktan gerçekten çok yorulduk. Size, çok iyi niyetli ve kıymetli bir meslek büyüğümüzle geçen bir diyaloğumuzdan bahsetmek isterim.
Ben yardımcı eczacılığın sorunlarından söz ederken, kendisi bana şöyle dedi: “Neyse, umarım birkaç sene içinde seni de tezgâhın bu tarafında görürüz…”
Bu elbette iyi bir dilekti, ama aynı zamanda saklayamadığı bir gerçeği de ortaya koyuyordu:
Biz, eczane açmadığımız sürece tam anlamıyla “eczacı” sayılmıyoruz.
Oysa yardımcı eczacılık yapan bir eczacı da o tezgâhın arkasında değil midir?
Geçici denilen bu süreçte, ömrümüz geçiyor anlayacağınız.

İlaç Emekçileri:Peki ne oldu da artık bir araya gelmeye kadar verdiniz, bardağı taşıran neydi? Bir araya gelmenizin ne gibi katkıları oldu bu süreçte? Daha ileri bir örgütlülüğe taşımak için çabalarınız olacak mı? 

İrem: Elbette ki olacak, olmak zorunda. Ancak hepimiz yardımcı eczacı vb. olduğumuz için gerçekten bir araya gelmek ve mobilize bir örgüt kurmak oldukça zor. Ancak açık ve net bir şekilde belirtmem gerekiyor ki sizin aracılığınızla da buradan duyurmuş olayım eğer ki mağdur olanlar olarak bizler bu mücadelede yer almazsak bugün olduğumuz noktadan çok daha kötüleri de bizleri bekliyor olacak. Bizi bir araya getiren bardağı taşıran son damla ise son kamu ataması oldu.155 kişilik olan… Zaten oldukça fazla başvuru olacağını biliyorduk ve 7000’in üzerinde başvuru oldu. Ve bu atamadan sonra yeni mezunların eklenmesiyle bizler için mesleğe adım atabilmek adına bir çıkış yolu olabilecek kamu eczacılığının bir sonraki atamasında artık tamamen imkansızlıklar bizi bekleyecekti. Bu konuda ise hiçbir meslek örgütü bir açıklama dahi yapmıyordu. Biz de okuldan dönem arkadaşı olduğumuz bir arkadaşımızla bir araya geldik. Başlangıçta yalnızca iki kişiydik. Ardından bizimle aynı kaderi paylaşan meslektaşlarımız de aramıza katıldı ve şu anda da giderek büyüyoruz. Eczacılık tüm yüksek öğrenim müfredatları arasında içeriği en yoğun ve çeşitli bölüm. Botanik uygulamalarından, farmakognoziye, analitik ve farmasötik kimya uygulamalarından kozmetolojiye, farmasötik teknolojiden, toksikolojiye oldukça geniş bir uygulamalı eğitimden geçiyoruz. Okuduğumuz beş yıl boyunca beş ayrı zorunlu staj dönemimiz oluyor. Ve dolayısıyla bitki bilimi ve uygulamalarından ilaç endüstrisine, farmasötik bakımdan kozmetiğe dair oldukça detaylı bilgimiz bulunuyor. İlaç bilgisinden söz etmiyorum bile bu konuda en yetkili meslek alanı Eczacılıktır. Ancak kamuda da bu birikim ve yetkinlikten yararlanılmıyor. Depoculuk ve sarf yönetimi alanında kullanılıyor eczacılar. Açıkçası bu yerleşmiş eczane eczacılığı anlayışını yıkmak istiyoruz. Tüm bu çalışmalar için daha ileri bir örgütlenmeye ihtiyacımız var öncelikle bir dernek ardından bir sendika kurmayı hedefliyoruz tabii bunlar yıllara yayılacak süreçler. Ancak bunun için şimdiden çalışıyoruz diyebiliriz.

İlaç Emekçileri: Eczacı odaları ve Türk Eczacıları Birliği’ni ilgilendiren bu önemli konularda bu kurumlardan bir destek görebiliyor musunuz? Bildiğiniz gibi iki yılda bir bu meslek örgütlerinin seçimleri yapılmakta. Birkaç ay sonra da yine oda seçimleri olacak. Seçim dönemlerinde işleyecek böyle konular arar bu oluşumlar, sonra da unuturlar. Sizin de temaslarınız oldu mu, size umut var çözüm önerileri sunanlar oldu mu? Türk Eczacıları Birliği ya da eczacı odalarının anlamlı bir sözü olduğunu düşünüyor musunuz? 

Marziye: Açıkçası pek çok odayla birebirde görüşmeler gerçekleştirdik ve sorunlardan bahsettik. Olumsuz dönüş parmakla sayılır bir miktardaydı ancak umut vadeden bir geri dönüş de aldığımız söylenemez. Bazı odalar mevcut gidişattan memnunken bazı odalar TEB’in uygulamalarını beğenmiyor ve çözümün TEB yönetimini değiştirmekten geçtiğini söylüyordu. Şu anki mevcut TEB yönetiminin eczacılığın başına gelmiş talihsiz olaylardan birisi olduğunu söyleyebilirim ancak geçmiş icraatlara da bakıldığında mevcut sorunu ileri görüşlülükle ön görerek tüm dünyada önemi artan eczacılık mesleğini Türkiye’de geriye götüren sıkıştıran ve etkinliğini azaltan anlayışların pek değişmediğini gözlemliyoruz. 2000’li yılların başlarında gelişmiş ülkelerde trend olmuş eczacılıkta uzmanlık yaklaşımlarının bizim ülkemizde hala esamesi okunmuyor yokmuş gibi davranılıyor. Endüstri’de hala eczacı tercih edilmiyor pahalı bir iş gücü olarak görülüyor. Kamu ise içler acısı kamu eczacılarının özlük haklarına bile sahip çıkılmıyor. Açıkçası yıllarca bu durum bu şekilde süregelmiş neden değişsin ki diye düşünmeden edemiyoruz.

İlaç Emekçileri: Bir yandan da tüm bu olanların temelinde eczacılık fakültelerinin sayısının radikal bir biçimde plansızca artmasıyla yaşandığı da biliniyor. Bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir, sonradan açılan eczacılık fakültelerinde yeterli eğitim imkanları sunuluyor mu?  

İrem: Bu durum, zaten mesleğimizin başlıca sorunlarından biri.
Ne yazık ki, bir ülkenin tamamını, çoğu kalifiye olmayan üniversite mezunu işsizler ordusuna dönüştürmeyi hedefleyen bu zihniyete kesinlikle karşıyız.
Eczacılık özelinde de tablo aynıdır.
15–16 köklü üniversite dışında açılan fakültelerin, kesinlikle aynı imkânları sunabildiğini düşünmüyoruz.
Apartmandan bozma üniversiteler, gençlerin hayallerini çalıyor.
Bizim hocalarımız başka üniversitelere uçakla gidip gelerek derslere giriyordu.
Madem bu fakülteler açıldı, akademik planlamasının en baştan detaylıca yapılması gerekirdi, diye düşünüyoruz.
Akreditasyon şansı olan fakülteler, hem fiziki altyapı hem de akademik kadro bakımından acilen dünya standartlarına getirilmeli; pek çok fakülte ise öğrenci alımını durdurarak kapatılmalı ve başka hizmet alanlarına dönüştürülmelidir.
Örneğin, mezunu olduğum Ankara Üniversitesi’nde bütün derslerin ayrı ayrı hem öğrenci laboratuvarı hem de ayrı araştırma laboratuvarları bulunuyor.
Her ana bilim dalında sayısı onları aşan, alanında mükemmel profesör ve doçentler mevcut; oysa mevcut eczacılık fakültelerinin çok azı bu olanaklara sahip ve eğitimde fırsat eşitliği ile nitelik açısından ciddi sorunlar yaşıyoruz.
Ayrıca, bu kadar çok eczacıya gerçekten de ihtiyacımız olmadığını düşünüyoruz.
Nüfusu bize yakın Almanya’da 22, Fransa’da ise 24 eczacılık fakültesi var ve yılda ortalama 2 000 mezun veriliyor.
Bu mesleki enflasyonun önüne geçmek için tüm meslek örgütlerimizi ve Sağlık Bakanlığını acilen harekete geçmeye çağırıyoruz.

İlaç Emekçileri: Birçok özel vakıf okulunda eczacılık fakültesinin açılması, eczane açabilmek için milyonlarca lira devir ücreti verilmek zorunda olunması gibi etkenler artık emekçi çocuklarının eczane açamayacağı gerçeğini dayatır hale geldi. Emekçi ailelerin çocukları da ancak yardımcı eczacı olabiliyor. Bu eşitsizliğin yaratılmasında daha en baştan bir sorun yok mu? Ne düşünüyorsunuz bu eşitsizliklere dair, arkadaşlarınız arasında yansıması nasıl oluyor gerçek yaşamda?

Marziye: Bu sorunun cevabı aslında hepimizin hayatına çoktan yansıdı bile. Bugün birçok özel vakıf üniversitesinde açılan eczacılık fakülteleri, nitelikli eğitim sunamayan yapılar hâlinde çoğaldı. Eczacılık bölümü sıralamasının Vakıf Üniversitelerinin ücretli kontenjanları ile  100.00’e kadar gerilemesine neden olundu. Bir yandan da eczane açabilmek için istenen milyonlarca liralık devir ücretleri, mesleği yalnızca belirli bir maddi imkâna sahip olanların yapabileceği bir alan hâline getirdi. Bu ne yazık ki şunu açıkça ortaya koyuyor: Artık emekçi ailelerin çocuklarına eczane açmak değil, yalnızca “yardımcı eczacı” olarak çalışmak reva görülüyor. Oysa bir meslekteki görev dağılımı, bireyin ekonomik arka planına göre şekilleniyorsa orada fırsat eşitliğinden söz edilemez.

Bu eşitsizlik öyle yaygın ki, mezuniyet sonrası arkadaşlarımız arasında artık eczane açmak, hayal değil; açıkça “lüks” olarak konuşuluyor. Kimimiz sadece tam maaşlı yardımcı eczacılık bulabildiği için şanslı sayılıyor, kimimiz ise “belki bir gün” diye yıllarca aynı pozisyonda kalıyor. Kimimiz borçla mezun oluyor ama o borçtan kurtulmak için yıllarca hayata ertelemeyle başlıyor.

En başta yapılan planlama hataları, eşitsizliği daha üniversite kapısından başlatıyor. Eğitim niteliği, barınma ve ulaşım imkânları, laboratuvar altyapısı gibi temel ihtiyaçlar bile standart değilken, bir de mezuniyet sonrası meslek icrasının tamamen maddi güce bağlı hâle gelmesi bu sorunu daha da derinleştiriyor.

Bu sistem, en zeki, en çalışkan öğrencilerin değil; en çok maddi imkâna sahip olanların öne çıkmasına yol açıyor. Biz bu yüzden yalnızca kendi meslektaşlarımız için değil, bu açıdan bu ülkedeki tüm gençler için daha adil bir düzenin mücadelesini veriyoruz.

İlaç Emekçileri: Halihazırda yaklaşık 19 bin eczacının işsiz olduğu ve her yıl 4500 yeni mezun verecek kadar eczacılık fakültesine sahip bir iklimde yaşıyoruz. Yaklaşık beş yıl içerisinde 2012 yılında yapılan değişikliklerden etkilenen eczacıların sayısının etkilenmeyen eczacılarının sayısını geçeceği biliniyor. Bu yeni mezun toplamın meslek örgütlerinde örgütlenmesi durumunda eczacı odalarını ve Türk Eczacıları Birliği’ni kendilerinin yönetebileceği öngörülüyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sorunlarınız çözülmediğinde bu yolla meslek örgütlerini kendiniz yönetip kendiniz çözmeyi düşünüyor musunuz yoksa o güne kalmadan sorumluluk sahiplerinin adım atacağını düşünüyor musunuz? 

İrem: Halihazırda yaklaşık 19 bin işsiz eczacı var ve her yıl 4.500’e yakın yeni mezun bu tabloya ekleniyor. Böyle bir ortamda, 2012 sonrası mezun olan eczacıların sayısı çok yakında tüm meslek grubunun çoğunluğunu oluşturacak. Dolayısıyla artık sayımız da sözümüz de görmezden gelinemeyecek kadar güçlü.

Bugün sorunlarımızı çözmekle sorumlu olanlar, bu genç kitlenin sesine kulak vermezse, bu mesleğin kaderini yazacak olanlar da yine bizler olacağız. Çünkü artık meslek örgütlerinde sadece temsil edilmek değil, yönetmek istiyoruz. Hatta yönetmeliyiz. Eczacılık Dönüşüm Hareketi olarak biz, çözüm için yalnızca eleştiren değil, öneren, sorumluluk alan ve harekete geçen bir ekibiz. Oda yönetimlerinden Türk Eczacıları Birliği’ne kadar her yapıda değişimin kaçınılmaz olduğunu görüyoruz.

Bugüne kadar çözüm üretmeyen yapıları değiştirmekten çekinmiyoruz. Eğer sesimiz duyulmazsa ve bu yapılarda dışlayıcı tavır sürdürülürse dönüşüm yalnızca bizlerin gerçekleştirdiği bir ortam oluşması kaçınılmaz olacak, kendi meslek geleceğimizi kendimiz inşa edeceğiz. Bu artık bir tercih değil, bir zorunluluktur. Biz sadece kendi sorunlarımızı değil, mesleğin tamamını sürdürülebilir kılacak yapısal çözümleri de getirecek enerjiyi taşıyoruz.

İlaç Emekçileri: Sizin çözüm önerileriniz nelerdir? Bu yaşanan geleceksizlik duygusu nasıl bertaraf edilebilir? Bu süreçte kimlere ne gibi sorumluklar düşüyor? 

 İrem: Bugün genç eczacılar olarak sadece işsizlik değil, sizin de bahsettiğiniz geleceksizlik duygusu içinde bulunduğumuz durumun tam tarifi olabilir sanıyorum. Mezun olduğumuzda bizi nasıl bir sistemin beklediğini bilemeden, plansız bir yapının içinde savruluyoruz. Yaklaşık 9 bin işsiz eczacı olduğu ve her yıl 4.500 mezunun eklendiği bir tabloda, bu duygunun bir abartı değil, gerçek olduğu açık.

Eczacılık Dönüşüm Hareketi olarak bu tabloyu yalnızca tespit etmekle kalmıyor; çözüm önerileriyle sorumluluk alıyoruz. Öncelikle, bu yapının yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

1. Yardımcı eczacılık zorunluluğu kaldırılmalı, eczanelerde sistemli eczacı istihdamı getirilmeli

Yardımcı eczacılık sistemi, 2012 sonrası genç mezunlara bir zorunluluk olarak dayatıldı. Ancak bu uygulamanın ne görev tanımı netleştirildi ne de hakkaniyetli bir şekilde yürütülmesi sağlandı. Bugün birçok genç eczacı, piyasa şartlarında asgari ücretin altında maaşlara razı olmak zorunda kalıyor. Biz bu sistemin kaldırılmasını, yerine eczanelerde gönüllü ve tanımlı bir eczacı istihdam modelinin getirilmesini öneriyoruz.
Örneğin, belli bir yaşın üzerindeki eczane sahiplerine bakım ve danışmanlık hizmetinin güncel kalması adına bir eczacı çalıştırma zorunluluğu getirilebilir. Bu hem istihdamı artırır hem de bilgi aktarımını güçlendirir. Aynı zamanda eczane sahibi eczacıya da iş yükü açısından rahatlatıcı bir sistem olur. Zorunlu ama tanımsız yardımcı eczacılık yerine, isteğe bağlı ama yasal çerçevede güvenceli bir istihdam modeli genç meslektaşlarımız için daha sağlıklı olacaktır. TEB’in bu konudaki bir de hastanelerde yardımcı eczacılık eklemesi anlayışına tamamen karşıyız ve bu tür açıklamaları talihsiz buluyoruz.

2. Kamuda eczacı istihdamı genişletilmeli

Klinik eczacılık başta olmak üzere, ASM, SHM, cezaevleri ve evde sağlık birimleri gibi alanlarda eczacıların sistemik olarak istihdamı gerekiyor. Eczacıların yalnızca ilaç dağıtımı değil; akılcı ilaç kullanımı, ilaç danışmanlığı, farmakovijilans gibi birçok alanda sağlık sistemine katkı sunabileceği açıktır. Kamu hastanelerinde eczanelerde çalışan eczacı dışı personel eczacı sayısından daha fazla özellikle ilçelerde neredeyse eczacı yok Sağlık Bakanlığı bu konuda 25 yatağa 1 eczacı kararının arkasında durmalıdır. Akademide eczacılık mezunu akademisyen kadroları açılmalıdır.

3. Eğitimde nitelik artırılmalı, plansız fakülteler kapatılmalı

Eczacılık fakültelerinin sayısı nitelik gözetilmeden artırıldı. Bugün laboratuvarı olmayan, yeterli öğretim üyesi bulunmayan fakülteler, gençlerin hayallerini ve emeğini istismar ediyor. Bu fakülteler acilen ya akreditasyon sürecine alınmalı ya da öğrenci alımı durdurularak farklı alanlara dönüştürülmelidir. 

4. Uzmanlık kontenjanları artırılmalı

Yüzlerce genç eczacı, EUS gibi sınavlarla uzmanlaşmak istiyor; ancak kontenjanlar neredeyse sembolik düzeyde. Fitofarmasi, onkoloji eczacılığı, geriatri, pediatri gibi birçok alanda uzman eczacıya ihtiyaç var. Bu alanların yaygınlaştırılması mesleğin bilimsel yönünü de güçlendirecektir. Yalnızca alan arttırmakla kalmayıp bu uzmanların ise sağlık sistemine entegrasyonu sağlanmalıdır. Bu çalışma sağlık giderlerinde büyük bir azalma sağlayacak ve sağlık sistemini kesinlikle güçlendireceğini öngörüyoruz.

5. Meslek örgütlerinde genç eczacı temsili güçlendirilmelidir

Bugün, mesleğin geleceğini en yakından yaşayan kesim biz genç eczacılar olsak da ne yazık ki meslek örgütlerinde yeterince temsil edilemiyoruz. Türk Eczacıları Birliği ve eczacı odalarının karar alma süreçlerinde genç meslektaşların sesi eksik kalmakta; birçok oda bünyesinde kurulan “Gençlik Komisyonlarında bile, eczanesi olmayan genç eczacıların, yardımcı eczacıların olmadığını üzülerek gözlemliyoruz. Oysaki 2012 sonrası mezun olan eczacıların sayısı önümüzdeki birkaç yıl içinde meslek grubunun çoğunluğunu oluşturacak. Bu nedenle meslek örgütlerinin gençlerin taleplerini anlaması ve karar mekanizmalarına katılımlarını artırması artık bir tercih değil, zorunluluktur. Sadece deneyime dayalı yönetim anlayışı, günümüz ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemektedir. Bizler, kendi geleceğimizle ilgili kararlarda söz sahibi olmak istiyoruz. Bu yalnızca bir temsil meselesi değil; aynı zamanda mesleğin sürdürülebilirliği ve dinamizmi için hayati bir adımdır. Genç eczacıların nitelikli, donanımlı ve çözüm odaklı katkıları olmadan mesleğimizin gelişmesi mümkün değildir. Bu nedenle meslek örgütlerinden beklentimiz, genç meslektaşlara yalnızca sembolik değil, gerçek ve etkili temsiliyet alanları açmalarıdır. Karar masasında gençler yer almadıkça mesleğin geleceği eksik kalacaktır.

Bu noktada çağrımız sadece yönetenlere değil, genç meslektaşlarımıza da:
Artık eczacı odalarında yalnızca eğlenceli etkinliklerde, kutlamalarda ya da paylaşımlarda değil; karar süreçlerinde, kurullarda, komisyonlarda da görünmeliyiz.
Eğer söz hakkı istiyorsak, o masalarda yer almalıyız. Daha adil bir meslek yapısı için ellerimizi taşın altına koymalı, örgütlü mücadele alanlarına aktif biçimde katılmalıyız. Çünkü değişim yukarıdan inmediğinde, ancak birlik olarak aşağıdan yükselir.

Bugün sesimizi duyurmamız sadece kendi geleceğimiz için değil, bizden sonra gelecek binlerce meslektaş için de bir sorumluluktur. Gençliğin temsili sembolik değil, kurucu olmalıdır.

Bu süreçte kimlere sorumluluk düşüyor derseniz öncelikle Sağlık Bakanlığı, en başta eczacının sağlık sistemindeki rolünü arttırmalı ve halk sağlığı ve kamu yararı adına etkin kullanımını sağlayan planlamalar yapmalı ve kadrolar oluşturmalıdır. YÖK ve ilgili üniversiteler, eğitim kalitesini yükseltmeli ve kontenjan politikasını yeniden gözden geçirerek en az yüzde elli kontenjan azaltılmasına gitmek için çalışma yapmalıdır ve de yetersiz pek çok fakülteyi kapatmaya gitmesi gerekmektedir. Türk Eczacıları Birliğieczacıları temsil ettiğini hatırlamalı ve ihtişamlı pozlar vermek yerine artık bu meslek için bir şeyler yapmalıdır. Uzun zamandır TEB bir birlik olmaktan çıkmış durumda ve her konuda sınıfta kalıyor. Seçim dönemine girdiğimiz için eczane eczacıları adına bazı adımlar atılıyor ancak oldukça yetersiz ve vizyonu düşük geç kalınmış uygulamalar. Kamu eczacılarının özlük haklarının iyileştirilmesi vb. konularda hiçbir adım atılmıyor. Meslek birlikleri hükümetin, temsil ettiği meslek adına verdiği veya yürürlüğe koyduğu uygulamalara gerektiği zaman baskı yapmakla ve de en önemlisi meslek için en doğru kararların verilmesine çalışmakla birlik olur.  Eczane sahibi meslektaşlarımız, genç eczacıların sadece “yardımcı” değil, meslektaş olduğunu kabul ederek bilgi ve deneyimlerini aktararak bizlere bu mücadelemizde destek olmak adına bir sorumlulukları olduğunu düşünüyoruz bu mesleği onlarla birlikte ve sonrasında sırtlanacak bireyler olarak bu uğurda ortak olarak çalışmak ve mesleği bölen anlayışlardan bir an önce kurtulmak istiyoruz  Ve en önemlisi, biz genç eczacılar, bu gidişata karşı sadece şikâyet etmekle kalmayıp, örgütlenmeli ve mesleğimizin geleceğini birlikte inşa etmeliyiz.

İlaç Emekçileri: Geçtiğimiz günlerde TBMM’yi de ziyaret ettiniz ve değişik partilerden vekillerle bir araya geldiniz, mecliste bir basın açıklaması da gerçekleştirdiniz. Meclis’te problemlerinize yönelik ilgi nasıldı?

İrem: Evet, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğimiz TBMM ziyareti bizler açısından oldukça kıymetliydi. Farklı partilerden milletvekilleriyle birebir görüşme fırsatı bulduk ve açık söylemek gerekirse, olumsuz bir geri dönüşle karşılaşmadık. Görüştüğümüz vekillerin çoğu bizlerle daha sonra sekreterleri aracılığıyla yeniden iletişime geçti; hatta şahsi iletişim bilgilerini paylaşarak konunun takipçisi olacaklarını ifade ettiler. Taleplerimizin bazı noktalarında daha detaylı veri ve öneri sunmamızı isteyen vekiller de oldu ki bu bizim için oldukça yapıcı bir geri bildirimdi. Bu talepler doğrultusunda ilgili başlıkları daha da geliştirmek adına çalışmaya devam ediyoruz. Ziyaretimiz sırasında, kamuda eczacı istihdamının artırılmasına yönelik hazırladığımız yasa teklifimizin temel çerçevesini de paylaştık. Özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinde, ceza infaz kurumlarında, sağlıklı hayat merkezlerinde ve evde sağlık birimlerinde eczacıların aktif rol alabileceği yapısal öneriler sunduk. Teklifimiz aynı zamanda eczacılıkta uzmanlık kontenjanlarının artırılması, klinik eczacılığın sağlık sistemine entegre edilmesi ve kamu hastanelerinde eczacı istihdamının rasyonel bir şekilde düzenlenmesi gibi başlıklar da içeriyor. Ancak bizim için ziyaretin en önemli kısmı; genç eczacıların sahada yaşadığı sorunları doğrudan aktarma fırsatını bulmuş olmamızdı. Takdir edersiniz ki bugün meslekte bir kesim, diğer kesimin yaşadığı gerçeklikten tamamen habersiz durumda. Bu sebeple, aynı zamanda eczacı kökenli olan milletvekillerine bu tabloyu doğrudan aktarmanın ve onları bu konuda haberdar etmenin bir mesleki sorumluluk olduğunu düşünüyoruz.

Açıkçası, bu sorunlarımızın meclis ortamında ne kadar sahiplenileceğini ne ölçüde karşılık bulacağını şimdiden kestiremiyoruz. Ancak şundan eminiz: Biz genç eczacılar olarak bu mücadeleyi asla bırakmayacağız. Görülene kadar anlatmaya, duyulana kadar örgütlenmeye, çözüm sağlanana kadar çalışmaya devam edeceğiz.

İlaç Emekçileri: Buradan hem aynı mağduriyeti yaşayan meslektaşlarınıza hem fakültelerde okuyan öğrenci kardeşlerinize hem de sizle aynı mağduriyeti yaşamasa da eczacılık mesleğine etkilerinden endişelenenlere neler söylemek istersiniz? 

İrem: Bugün bu mücadeleyi yalnızca kendimiz için değil, bu mesleğe inanmış, onuruyla yaşamak isteyen herkes için veriyoruz. Aynı sorunları yaşayan meslektaşlarımıza, fakültelerde umutla okuyan öğrencilere ve belki de bu sorunları bizzat yaşamamış ama mesleğin nereye gittiğini gören, hisseden herkese söylemek istediğimiz şey şu:

Öncelikle, bizimle aynı mağduriyeti yaşayan arkadaşlarımız…
Biliyoruz, çok yoruldunuz. Görülmemek, duyulmamak, sadece “sabret” denilerek susturulmak kolay değil. Ama yalnız değilsiniz. Bugün biz bu sözleri sadece kendimiz için değil, sizin de yaşadıklarınızı anlatmak için kuruyoruz. Artık tek başına direnmenin değil, yan yana durmanın zamanı. Çünkü bu sistem bizleri yalnızlaştırarak etkisiz kılıyor. Ama biz bir araya geldikçe hem birbirimizi hem bu mesleği yeniden ayağa kaldıracağız.

Fakültelerde okuyan kardeşlerimize ise şöyle seslenmek isteriz:
Şu an belki bu sorunlar size uzak, hatta biraz da karışık geliyor olabilir. Ama emin olun, bugün bizim yaşadıklarımız, yarın sizin gerçekliğiniz olacak. Ve biz istiyoruz ki, siz aynı çıkmazlara düşmeden, daha güçlü, daha örgütlü ve daha hazırlıklı olun. Bu mesleği sevin, biliminin hakkını verin ama hak mücadelesinden de kopmayın. Çünkü bir mesleği sadece müfredat değil, onu savunanlar yaşatır.

Ve bu sorunları birebir yaşamamış, belki yıllar önce başka bir iklimde mezun olmuş ama hâlâ yüreği bu meslek için atan büyüklerimize…
Eğer biz bugün bu mesleği sahiplenecek enerjiyi buluyorsak, bu sizin verdiğiniz emeğin devamı içindir. Bu yüzden çağrımız suçlayıcı değil; içten bir dayanışma çağrısı. Çünkü eczacılığın geleceği bir kuşağın sorunu değil, hepimizin ortak meselesidir. Bugün biz gençlerin yaşadığı güvencesizlik, yarın mesleğin tamamının itibarını zedeleyecektir.

Bu noktada aklımıza Paulo Freire’nin bir sözü düşüyor:

“Umut, pasif bir bekleyiş değil; dirençli bir eylemin temelidir.” 

Biz bu umudu taşıyoruz. Vazgeçmeden, kırılmadan, küsmeden.

Etiketler:Eczacı, Eczacıların Sorunları, Eczacılık Öğrencileri, Sağlık Bakanlığı, Türk Eczacılar Birliği
Bu makaleyi paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp Telegram Email Bağlantıyı Kopyala Yazdır
Önceki Makale ilac yoklari nasil ele alinmali İşte SGK’nın ödeyeceği “müjdelenen” 5 kanser ilacı!
Sonraki Makale Novartis 14 İlacını Türkiye'den Çektiğini Açıkladı  Meslek Örgütü Seçimlerinde Oy İsteyenlere Genç Eczacılar Ne Sormalı?
Yorum yapınYorum yapın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

FacebookBeğen
TwitterTakip et
InstagramTakip et
YoutubeAbone Ol
- Dayanışma Yaşatır -
Ad image

Bunları da beğenebilirsin

Sağlık Bakanı HPV Aşısını Ücretsiz Yapmadan Gitti!
Haber

Sağlık Bakanı HPV Aşısını Ücretsiz Yapmadan Gitti!

Görevden ayrılan, eski Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, HPV aşısı konusunda…

1 dakikalık okuma
Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu Hocamızın Ardından...
Haber

Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu Hocamızın Ardından…

Eczacılık camiasının önemli bir ismini, halk sağlığının yılmaz bir savunucusunu…

5 dakikalık okuma
Vedat Türkali, Yeşilçam Dedikleri Türkiye, 1986, Ayrıntı
8
Kültür Sanat

Yeşilçam Dedikleri Türkiye Romanı – 2

İç içe gelişen üç öyküden oluşacaktır İlaç Dosyası filmi. Yerli,…

20 dakikalık okuma
Bu Kas Gevşetici İlaca Dikkat!
Haber

Bu Kas Gevşetici İlaca Dikkat!

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, kas gevşetici bir ilaçtaki…

6 dakikalık okuma
İlaç Emekçileriİlaç Emekçileri
Takip Et
Copyright © 2024 İlaç Emekçileri. Tüm Hakları Saklıdır.
Designed & Developed by Hip Medya
  • İlaç Emekçileri
  • İletişim
  • KVKK
Oturum Aç

Giriş yapmak için aşağıdaki bilgileri doldurunuz.

Şifreni mi unuttun?