Geçtiğimiz mart ayında Sağlık Bakanlığı bünyesindeki kamu kuruluşlarına yapılan atama kurasına yaklaşık 6 bin eczacının katılıp bunlardan sadece 155’inin atamasının yapılması sonrası birçok genç meslektaşımızın haklı tepkileri yükseldi. Geçtiğimiz 14 Mayıs’ta bilimsel eczacılığın 185. yılı vesilesiyle İstanbul Eczacı Odası’nın yaptığı basın açıklamasında 2024 yılı itibariyle 9500 eczacının halihazırda işsiz olduğu ve aynı yıl mezun olacak 4500 yeni mezunla birlikte bu sayının 14 bine çıkacağı duyuruldu. 20 yıl önce eczacılık fakültesi 8 iken şimdilerde 60’ın üzerine çıkması, özel üniversiteler ve yetersiz akademik kadrolarla açılan devlet üniversitelerinde eczacılık fakültelerinin pıtrak gibi çoğalmasının ucuz emek gücü ve işsizler ordusu yaratması şu an geleceksizlikle boğuşan kardeşlerimizin yaşadıklarını katmerlendirdi. Eskiden uzak bir vakitte uğraşılacak bir sorunun ötelenmesi olarak ele alınan eczacılığın bu çok önemli sorunu işte şimdi geldi çattı. Ancak maalesef eczacılarda ne bir akıl ortaklığı ne ortak bir çözüm yolu ne de ortak bir dil mevcut. Bunların olmadığı yerdeyse daha önce becerilemeyen mesleğin sermaye gruplarınca dizayn edilmesinin önü açılabilir. Bir kanun değişikliği ile ötelenen, başka bir değişiklik ile devreye sokulabilir. 2012 yılında yapılan kimi değişiklerle savuşturulan sorunlar, sonrasında meslektaşımız olacaklar için mücadele verilmediğinde önce bu meslektaşlarımızın sorunlar yaşamasına sonra da gelecekte yaşanacak hak arayışlarında 2008 yılında eylemlerle karşı durulan zincir eczanelerin potansiyel temelinin hazırlamasına neden olabilir.
Bundan üç yıl önce kaleme aldığım bir yazıda bahsettiklerim şu an çarpıcı bir şekilde yaşanır halde:
“Yeni mezun eczacıların eczane açabilmelerinin neredeyse tek yolu haline gelen yöntemse daha önce var olan bir eczaneyi, “devir ücreti” ile ruhsatını satın alması. Bu devir ücreti rakamları da 2013 girişlilerin mezun olmasıyla birlikte giderek emekçi bir ailenin çocuğunun ulaşamayacağı, “sınıf atlama rüyalarını” çöpe atmasını zorunlu kılan bir hale geldi. Artık eczane açmak için iyi birikmiş bir sermayeye ihtiyaçları var. İş böyle olunca mezun birikintisi oluşan meslekte eczacılar işçileşmeye başladı. Memurluk için kadro kollayan, ilaç firmaları için ucuz emek gücü haline dönüşen, serbest eczanelerde yardımcı eczacı ya da ikinci eczacı olarak işçi statüsünde çalışan bu toplam her yıl giderek çoğalıyor. Çoğaldıkça çalışma koşulları kötüleşecek.”
Meslek Örgütleri Bazı Eczacıların Mı Örgütleri?
Yaklaşık 30 bin eczanenin faaliyet gösterdiği ülkemizde kısa bir sürede 14 bin işsiz eczacıyı ortaya çıkaran bir sisteminin sürdürülebilir olmadığı çok açık. Meslek örgütleri sadece 2013 yılı öncesinde fakülteye başlayan eczacıların meslek örgütleri olmadığına göre bu yakıcı soruna çözüm yolları için mücadele etmesinin her şeyin önünde geldiğini düşünüyorum. Şu an işsiz eczacılar toplam eczacı sayısının neredeyse üçte biri. Ve her geçen yıl beş bin beş bin artmakta. Bu sistemin mağduru olarak beyaz önlüklerini gelecek kaygısıyla eline alan meslektaşlarımızın sayısı en fazla beş yıl sonra çalışan eczacıların sayısını geçmiş olacak ve meslek örgütlerinde örgütlendikleri takdirde meslek örgütünü yönetecekleri sayılara ulaşabilecek. Bugün bu sorunun başta kaynağı olan plansızca açılan fakültelerden kurutulmadığı ve mezun olup bir şekilde bu sorunun içine düşen meslektaşlarımızın sorunları çözülmedikçe meslekte bir ayrışmanın olacağını görmek hiç de zor değil. Bu genç meslektaşlarımızın yardımcı eczacılık süreçlerinde yaşadıkları olumsuz deneyimlerin, işsizlikle boğuştukları süreçte biriktirdikleri haklı öfkenin anlaşılması ve çözüm bulunması gerekiyor.
Atanamayan Eczacılar…
İhtiyaç fazlası fakülteler kapatılmadığı sürece ne yapılırsa yapılsın bu sorun daha da içinden çıkılmaz hale gelecek. Bu sorun meslek örgütünün geçerken söylediği bir söz olmaktan çıkıp acil eylem planıyla sonuç alıcı bir tavırla gecikmeksizin çözülmeli. Bu fakülteler bugün kapatılsa bile ortada hala çözülmesi gereken çokça sorun olduğu da aşikâr. Bu meslektaşlarımızın her yurttaşın hakkı olan aldığı eğitim sonucunda edindikleri mesleklerini insana yaraşır bir biçimde icra edebilecekleri bir işlerinin olması gerekiyor. Ancak eczacılığın her geçen gün maalesef değersizleştiği ülkemizde kendi de birçok sorunla uğraşan eczacıların yeni mezun meslektaşlarımıza bakışlarında düzelmesi gereken yanlar var. Mesela geleceği için endişelenip mesleğini icra etmek için yollar arayan, geçim derdine düşen genç meslektaşları bir yol arayışındayken onlara “siz fakülteyi tercih ederken biliyordunuz bu durumu” diyememeli. Bu söylemin kendisi meşru bir söylem değil. “Başınızın çaresine bakın” demekten başka bir anlamı yok. Atanamayan öğretmenler hak arama mücadelesi verirken nasıl kimse onlara “siz de fakülteyi tercih ederken işsiz kalacağınızı biliyordunuz” diyemeyecekse bu kardeşlerimize karşı da bu dilin kullanılması kabul edilemez. Bu sorunu varlıklarıyla onlar oluşturmadı, mesleğe saldırıldığı bir uğrakta yeterli savunmayı gerçekleştirememiş bizlerin de sorumluluğu var. Bizden farkı olmayan diploma ve yetkinliklere sahip bu meslektaşlarımızla uğraşmak ve onlara laf yetiştirmek yerine bir meslek grubunun geleceğinin birlikte şekilleneceğinin bilinciyle onların ve bizim ortak sorunumuz olan mesleğimize karşı yapılan bu saldırıya karşı karar alıcılara gerekli ve yeterli baskıları yaparak sorunu birlikte çözmemiz gerekiyor.
Aksi durumda ne mi oluyor? Eczacılar işçileşirken kimi eczacılar da onların patronlarına dönüşüyor. Bu iki eczacı grubunun arasında eşitsiz bir ilişki oluşuyor. Maalesef birçok örnekte görülen yardımcı eczacılık için kendilerine ödenmesi gereken yasal ücretleri bankalara yatırıp elden geri alanlar çıkıyor ortaya, yardımcı eczacılık yapmak zorunda bırakılanlara kendi sigortaları ödetiliyor. Yasal açıdan da ahlaki açıdan da suç olan bu davranışlar türeyebiliyor maalesef. Giderek istisna olmaktan çıkan bu uygulamalarsa haklı bir öfkeye neden oluyor. Ayrıca yardımcı eczacılık yapmaları için yeterli olanakları olmayan eczacıların sorunları bununla da bitmeyecek ki bu arkadaşlarımız okuldan mezun olurlarken yardımcı eczacılık diploması değil özbeöz eczacılık diploması ile mezun oluyorlar. Kamuda birçok yerde istihdam olanağı yaratılabilecek meslektaşlarımız için gereken çaba gösterilmediğinde kamuda da iş bulamayan bu toplam işsizliğe terk ediliyor.
İnsanlık Önüne Koyduğu Her Gerçek Sorunu Çözer
Bugün eczacılığın en temel sorunlarından biri olan bu sorun acilen çözülmediği sürece geleceğini arayanlar bir şekilde önüne çıkan engeli bertaraf etmek için elinden geleni yapacaktır. Şimdilerde kendi aralarında örgütlenme modelleri arayan, bir yol yaratmaya çalışan bu meslektaşlarımız öyle ya da böyle geleceğini inşa edeceklerdir. Bundan beş yıl sonra azınlığa dönüşecek şimdinin söz sahiplerinin o günler geldiğinde hala bir çaba sarfetmemeleri durumda sözlerinin dinlenip dinlenmeyeceğini ise hep birlikte deneyimleyeceğiz. Umarım o günlere daha büyük sorunlarla yürümek yerine mesleğimizin bu yakıcı sorununu hep birlikte çözebiliriz.
