Basın dünyamızın sağlık haberciliği konusunda önde gelen isimlerinden Mesude Erşan, bugüne kadar toplum sağlığı ve kamu yararına pek çok başarılı habere imza attı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 2022 Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülü’nü kazanan Erşan ayrıca; ‘Üreme ve cinsel sağlık hizmetleri yasada var, pratikte yok!’ başlıklı haberi nedeniyle İnternet Haber Ödülü’ne layık görüldü. İlaç Emekçileri olarak bizlerin de her zaman destekçisi olan Mesude Erşan ile Türkiye’de sağlık haberciliğine dair keyifli bir sohbet gerçekleştiriyoruz.
Sağlığın her geçen gün gündemdeki yerinin arttığı bu dönemde sağlık haberciliğine hak ettiği değerin verildiğini ve hakkıyla icra edildiğini düşünüyor musun?
Aslına bakarsanız mesleğe başladığım yıllarda (1991) da sağlık haberleri önemliydi. Hürriyette başladım ve orada sadece İstanbul’da üç sağlık muhabiri vardı. Ankara’da Sağlık Bakanlığına bakan ve yine başka sağlık haberleri de yazan bir meslektaşım vardı. İzmir’de de hem sağlık hem de eğitim haberleri yapan bir başka arkadaşım daha. Sağlık haberleri sayfalarda hep yer buldu. Bu sadece Hürriyet için böyle değildi. Başka büyük gazetelerde de muhakkak en az bir sağlık muhabiri olurdu.
Yıllar içinde sağlık haberciliği pratiklerinde değişiklikler oldu elbette. Kaçınılmaz bir şekilde. Çünkü sisteme pek çok yeni aktör eklendi. Sağlık haberciliğinin alanı genişledi.
Sağlık profesyonelleri (hekim, beslenme uzmanı gibi) alana girdi. Sayfa, köşe yazmaya başladılar. Üstelik pek çoğu da ücret almadan yaptı. Doğrusu tek motivasyonlarının halka hizmet olduğunu düşünmüyorum. Bilinirlilikleri artarken, “marka” olurken başka yerden gelen gelirleri de arttı. Sayfalarına reklam geldi, gazeteler de kazandı. Kısacası “vin vin” gelişti. Evet, bunlar sağlık muhabirlerinin yazdığı bazı haberlerin yerini tutabilecek yazılar yazdı. Ancak hiçbiri muhabir değildi. Sağlık haberi de “ şu hastalık böyle, bunu ye, tedavisi böyle”den ibaret değil. Muhabirlik, gazetecilik bambaşka bir şey. Gazete (diğer medya yöneticileri de elbette) bunu biliyor ama umursamıyor. Kendi bacaklarına sıkıyor aslında.

Diğer yandan basın sektöründe de değişiklikler yaşandı. AKP hükümeti adım adım medyayı yeniden dizayn etti. TMSF ile kurumlara birer birer el koydu, arkasından kendine yakın iş insanlarına aldırdı, bazılarını akrabalarının yönetimine teslim etti. Böylece diğer tüm haberler gibi sağlık haberleri de bu durumdan etkilendi. Buralarda çalışan meslektaşlarımız isteseler de gerektiği gibi sağlık muhabirliği yapamıyor. Yapamaz. Bugün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bizzat beğenmediği haberin arkasından (sözlerinin geçtiği medya kuruluşlarını) arayarak yöneticilere, muhabirlere ayar vermeye çalışıyor. Hürriyet’ te çalışırken, Demirören satın aldıktan sonra benzer şeyler benim de başıma gelmişti. Bunun adı baskı, sansür değil de ne?
Diğer yandan bağımsız kalmaya çalışan, yeterli geliri olamayan medya kuruşları var olma savaşı veriyor. Az gazeteci çalıştırabiliyor. Bu da medya kuruluşunun en önemli ürünü olan haber üretimini elbette ki kısıtlıyor.
Belli medya gruplarında eleştirel hiçbir habere rastlayamazsınız. Olamaz. Sağlık haberleri bundan muaf değil. Oralarda uygun ortamı bulduklarında doğru dürüst gazetecilik yapabilecek meslektaşlarım elbette var. Ancak şu anda herkes öylesine sindirilmiş, eli kolu bağlanmış ki. Kafasını uzatana tokmak iniyor!
AKP iktidarı yüzlerce yayın organını kapadı. 12 binden fazla gazeteci işsiz kaldı, cezaevine girdi, yargılandı, yargılanıyor. Başka baskı araçları da var. Basın ve düşünce özgürlüğü yok sayılıyor. Toplantılara soru soracak gazeteciler alınmıyor. Sorular beğenilmezse soruyu soranlar azarlanıyorlar. Gazetecilerin eline sormaları için sorular veriliyor. En beteri de gazetecilik terör faaliyeti, haber suç sayılıyor. Basın kartları bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Resmi ilanları kısıtlamak, RTÜK cezaları vs. diğer baskı araçları.
Geldiğimiz noktada basının çok çok büyük bir kısmı iktidarın elinde. Diğerleri kontrolünde. İhale alan medya patronlarının gazetecilik gibi bir derdi yok. Haber merkezleri her geçen gün küçülüyor. 85 muhabirlik servislerde 10 muhabir bile yok artık. Bu uzmanlaşmanın önünde de büyük engel. Az çalışan olunca her işe o koşuluyor. Tek bir alanda haber üreterek, kendini geliştiremiyor.
Hatta ne kadar az haber yapılır ne kadar az göze batarlarsa patronlar o kadar rahatlar. Habere değer verilmeyince uzmanlık, muhabirlik de önemsenmiyor. “Olduğu” kadarla yetiniliyor. Daha iyi haber için yarışan, rekabet eden de az kaldı.
Geriye çok az sayıda direnen, gerçek gazetecilik yapmaya çalışan, sinmeyen medya kuruluşu ve gazeteci var.
Son dönemde, özellikle pandemi uzmanlaşmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Doğru kaynaklarla, doğru haber yapmanın, eleştirel bakabilmenin, sorunların farkına varabilmenin, bunları aktarabilmenin önemini bir kez daha “anlamak isteyen” anladı.
Dediğim gibi bu bir uzmanlık alanı. Uzmanlaşma dünden bugüne olmaz. Emek, birikim, zaman, ilgi, hafıza, analitik ve bilimsel düşünebilme yetisi doğru, vicdanlı haber için şart. Yeni meslektaşlarımız pek yetişmiyor. Sözün özü sağlık haberciliğine yeterli değer ve yer verilmiyor. Sağlık haberleri pek çok medya kuruluşu için hastalık yazmaktan, anlatmaktan ibaret görülüyor.
Kaynak, haberci, halk arasında dil kurmak açısından son derece netameli bir emek süreci var. Bir sağlık habercisinin halk adına önemini nasıl tarif edersiniz?
Bu dili tutturabilmek çok önemli elbette. Sadeleştirmeyi hatasız yapabilmek de. Tabii ki deneyimle ilgili bu. Bence işimizin en kolay tarafı. Sağlık habercisinin önemine gelince, bizim de kamu hizmeti verdiğimizi düşünüyorum. Mevcut durumun, sorunların, ihtiyaçların, iyi ya da kötü giden sağlıkla ilgili her şeyin yansıtılması haberle olabiliyor. Bir anlamda sorunu yaşayanla, sorunu üreten ya da çözebilecek arasında köprü kuruyoruz. Meselelere ayna tutuyoruz, görünür yapıyoruz. Tansiyonun hiç düşmediği (bilhassa siyasi ve ekonomik konularda) ülkede, sağlık haberlerini de görünür kılmak, fark ettirmek için uğraşıyoruz. Tüm bunları yaparken doğru kaynaklara ulaşmak, güvenilir bilgi edinmek son derece önemli. Yanlış kaynak, doğru olmayan bilgilerin yayılmasına yol açabilir. Örneğin Canan Karatay ile haber yapmanın sonucunu tahmin edersiniz. Ama bir halk sağlığı ya da enfeksiyon hastalıkları uzmanlık derneği ya da uzmanıyla yapmak doğru seçim olacaktır. Uzman muhabir bu ayrımı kolayca yapabilir.
Basın ve medyanın sağlığı ele alışı sağlık haberciliğinden ziyade sağlıkla alakalı kişi ve kurumların tanıtımı şeklinde, bununla da sağlıkta reklam yasağının by-pass edildiğini çokça gözlemliyoruz. Çalışma dünyanızda yaşanan bu değişimle ilgili neler söylemek istersiniz? Halk sağlığı yerine para mı vazgeçilmezi oldu ana akım medyanın?
Son sorudan başlayayım. Bence ana akım medya kalmadı. İki grup var. AKP iktidarının yönettiği ve kontrol ettiği medya ile “muhalif” denen (ki bence bu da sorunlu bir tanımlama) ve direnen çok daha küçük bir grup. Ve tek başına gazetecilik yapmaya direnen, çok da iyi yapan meslektaşlarımı unutmamalıyım.
Ana akım varken söylediğiniz sorun ciddi bir düzeye ulaşmıştı. Yaklaşık 28 yıl ana akımda çalıştım. Reklam verenlerin ve gazetenin kendi reklam servisinin farklı denemeleriyle elbette ki karşılaştım. Reklam karşılığı gazeteye röportaj yapılması, reklam servisinin reklam getirecek proje üretmemi istemesi, sayfama reklam verenlerin yazımı okumak istemesi vs. öyle çok ki… Evet gazete (ya da medya kuruluşu) yönetimleri bunlara izin vermemeli. Medyanın temel ürünü haber. “Patron”u reklam veya pazarlama servisleri değil.; genel yayın yönetmeni, yazı işleri, editörleri, muhabirleri. Bu dengenin değişmesi gazeteciği de yeniden şekillendirdi. Gazeteye gelir (reklam) getirecek sayfalar “icat” edildi. Uzmanlıklar geliştirildi.
Ancak gazeteyi yapanların, muhabirlerin de kolayı seçmeyerek, mücadele ederek dik durması gerektiğini düşünüyorum. Bazı çekişmeler, kavgalar, “sen kendini kim sanıyorsun?” uyarılarını vs. göze alarak direnmek kazandırıyor. Çok genç bir muhabirken dahi izin vermedim bu tür manipülasyonlara. Hiçbir şey de kaybetmedim. Bilakis karşı taraf daha dikkatli oluyor. “Ona yaptıramam” diye düşünmeye başlıyor. Ona göre adım atıyor ya da atamıyor.
Bu arada şu bir gerçek ki kiminle haber yaparsak yapalım istesek de istemesek de bilinirliliği artıyor. Ancak pek çok medya kuruluşunda bu ipin ucu kaçtı. Hem gazete hem de TV’lerde para verenler haberlerin içine gizlenerek reklamları yapılıyor. Editöryal sayfalar haber sayfasıymış gibi hazırlanıyor. Bütçeli programlar kötüydü, bunlar hepten beter. Çünkü halk oraya çıkanı en iyisi sanıyor. Bir anlamda aldatılıyor.
Özellikle pandemiyle birlikte en çok çalışan haberciler arasında yer aldınız. Onca şarlatanın, aşı karşıtının, halk sağlığını tehdit eden trollerin kol gezdiği bir ortamda sağlık okuryazarlığı geri bırakılmış yurttaşlara doğru bilgiyi ulaştırmak sizi ne gibi zorlukları aşmaya itti?
Aslında pandemi patladığında sağlık muhabirliği yapmıyordum. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin iştiraklerinden birinde basın danışmanlığı yapıyordum. Ancak çalıştığım 11 ay boyunca belediyenin dergisi İstanbul Bülteni’ nde sayfa sayfa pandemi yazdım. 2021 Eylül’ den itibaren de Diken’de yazmaya başladım. Pandemiye yetiştim yani. Gazetecilik pratikleri açısından da ilginç bir dönemdi. Şarlatanların, aşı karşıtlarının, trollerin elbette farkındaydım. Ancak bu kadar gemi azıya alabileceklerini tahmin etmemiştim. Düpedüz kötülük yaptılar. Başlarda medya kuruluşları uyanmadı. Bunları ve saçmalıklarını sayfalarına, ekranlarına taşıdı biliyorsunuz. Neyse ki sonradan aydılar. Aşı karşıtı mitinglerden birini izledim. Oradaki popülasyon çok ilginçti. Belki de ilk kez bu kadar ciddiye alınmışlardı ve onun tadını çıkarıyordu bazı şarlatanlar, komplo teorisyenleri ve troller.
Yani haber yaparken zorlanmadım. Aslında doğru haberleri nerelerden ve kimlerden alabileceğimi biliyorum. TTB, WHO, ilgili meslek odaları, sendikalar, uzmanlık dernekleri, vicdanlı, sağduyulu, halk sağlığını önceleyen ve doğruyu söylemekten imtina etmeyen hekimler o kadar çok ki. Onlar da hep yardımcı ve kolaylaştırıcı oldu. Her haber bir öğrenme süreci aynı zamanda. Bu birikim hata ihtimalini de azaltıyor kuşkusuz.
Ha haberler yayınlandığında sosyal medyadan sataşmalar vs. oldu, oluyor da… Onun da yolunu buldum. Hiç üşenmedim önüme düştükçe teker teker engelledim. Şaşkınlıkla sayılarının düşündüğüm kadar çok olmadığını da anlamış oldum.
Biraz da kendi alanımızdan sormak istiyorum. Medyada gözlemlediğimiz şeylerden biri de ilaç, eczacılık alanına dair halk sağlığını merkeze alarak yetkililerin eleştirilmesinden imtina eden meslek örgütü yöneticilerinin çokluğuydu. Dolayısıyla bu da yaşanan sorunların halka aktarımında işin aslını göstermemek demekti. Sağlık habercilerinin bu nedenle birkaç yönetici hariç eczacılık meslek örgütlerine pek de soru yöneltme istenci kalmadığını gözlemliyorduk cevap alamadığından dolayı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz böylesi durumları?
Doğru bir gözlem. Bu çekingenliği anlayamıyorum. Meslek örgütlerini önemsiyorum. Bir meslek grubunu da temsil ediyorlar. Söyleyecek sözleri olduğunu ve çekinmeden söylemeleri gerektiğini düşünüyorum. Kaldı ki görevleri arasında da bu var. İktidarla iyi geçinmeye mi çalışıyorlar? Nasıl bir strateji bu anlamakta güçlük çekiyorum. Cesur olmamız, sinmememiz gereken günler. Biz de haberlerimizle mevcut durumu, sorunları, varsa çözüm önerilerini sunuyoruz. Meslek örgütü tüm bunların yanıtlarını verebilecek bilgiye, veriye sahip. İsteğe de sahip olmalı.
Gazeteciliğin pratikleri gereği hızlı hareket etmek gerekiyor. Meslek örgütünün nazıyla uğraşacak zamanımız yok. Haliyle hem meseleyi bilen, anlatabilecek hem de hızlı sonuç alabileceğimiz kaynaklara giderek haberleri hazırlıyoruz.
Haberi halka ulaştıranlar olarak ne tür kaynakları kullanmaya öncelik veriyorsunuz?
Bu zamanla gelişen bir pratik. Oldukça büyük bir haber kaynağım olduğunu söyleyebilirim. Ancak dediğim gibi sağlıklı ilgili meslek örgütleri, odalar, uzmanlık dernekleri, güvendiğim başka öğretim üyeleri, hekimler, sağlıkla ilgili söz söyleyebilecek başka alanlardan kaynaklara ağırlık veriyorum. Kaynakları güvenilir olması çok önemli. İsimlerin başında dekan, prof, uzman, başkan vs. yazması her zaman doğru bilgi verdiği, yanıltmayacağı anlamına gelmiyor. Bu nedenle alanımla ilgili okumalara hiç ara vermiyorum. Sürekli takip etmeye, öğrenmeye, biriktirmeye, arşiv yapmaya çalışıyorum. Bu alışkanlığım analitik düşünmemi de kolaylaştırıyor. Çünkü bu alan manipülasyona çok açık. Daima uyanık olmak gerekiyor.
Sağlık haberciliğinin halk sağlığı adına ayrı bir önemi olduğunu düşüyorum, özellikle de içinden geçtiğimiz şu son dönemde.
Tüm arkadaşlarımız adına öncelikle duruşunuzdan dolayı teşekkür ederim.
Doğru ulaşan bir bilgi, haber ya da kanıksanan bir eksikliğin gündeme taşınması birçok hayatı kurtarabiliyor.
Bu bağlamda müstakbel meslektaşlarınız olan gençlere siz neler söylemek istersiniz?
Hiç kuşkusuz. Politikaların sonuçlarını sağlık hizmetlerinin her alanında açık seçik görüyoruz. Şu anda her alanda sorun yaşanıyor ve giderek de büyüyor.
Genç meslektaşlarıma ilk önerim şu olabilir. Sevmeyeceklerse gazeteciliğe hiç başlamasınlar. Tabii ki profesyonel bir iş yapıyoruz. Emeğimizin, alın terimizin karşılığını almak hakkımız. Ancak bazı meslekler farklı, sorumluluğumuz çok büyük. Sağlık önemli bir alan. Bazen insanların tek şansı var. Yalan yanlış yönlendiren haberler bu şansı da ellerinden alabilir.
Farklı kaynaklardan çok haber okusunlar. Sadece sağlık değil, tüm gelişmeleri takip etsinler.
Sağlık çok hızlı gelişen bir alan. Evet alandaki sorunları takip etmek, anlamak, doğru kaynaklarla aktarmak son derece gerekli ve önemli. Bununla yetinmesinler. Yeni tedaviler, gelişmeler, yayınlar, kongreler, kitaplar vs. takip eksinler, çok okusunlar. Alana 360 derece bakabilmek ve analitik düşünebilmek çok önemli.
Gazeteciğinin en büyük zenginliği haber kaynaklarının çokluğu. Telefon defterini sürekli büyütmek gerekiyor.
Kamu kurumlarına görevlerini hatırlatmak da görevlerimizden. Bu nedenle kamu kurumlarını ve yöneticilerini de tanımak, izlemek gerekiyor.
İlgili uluslararası kuruluşları takip çok önemli. Yabancı dil biliyorlarsa şahane. Ben maalesef bilmiyorum. Google çevirisiyle en azından takip etmeye çalışıyorum.
Biz gazeteciyiz. PR’cı ya da reklamcı değiliz. Haberlerimizle bir şey söylemeliyiz.
Kuşkuya düştükleri bir bilgi vs. varsa mutlaka farklı kaynaklarla kontrol etmeli. Doğruluğundan emin olmalı.
Bilime karşı, komplo teorilerinden beslenen, otçudan, taşçıdan, vitamin, ekstre üreticisi, tüccar hekimden uzak durulmalı.
Sağduyu, vicdan, akıl, ahlak, etik, halktan yana olma gibi değerlerler gazeteci için ayrıca çok önemli. Modası geçmedi, geçmeyecek.