Mesleğimiz bir süredir çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor, geçen zaman sorunlarımıza ne yazık ki henüz çare olabilmiş değil ve ne yazık ki sesimizi duyuramıyoruz. O kadar sindirilmiş bir grup haline geldik ki adeta kendi kaderimize terk edilmiş durumdayız. Bu sebeple yazıma kamuda çalışan, özellikle de hastane eczacılığı yapan ve yapacak olan tüm meslektaşlarımın sesi olma dileğiyle başlamak istiyorum.
Eczacıların kamuda çalıştığı alanlar: hastane eczacılığı ve klinik eczacılık, SGK eczacılığı, akademisyen eczacılık, sağlık müdürlüklerinde eczacılık, DMO’ da ve TİTCK’ da eczacılık olarak sıralanabilir. Bu kurumlar birbirlerinden ne kadar farklı gibi görünse de aslında kamu eczacılarının yaşadıkları problemler oldukça benzerdir. Bu problemlerin başında da kadro sorunları ve özlük hakları gelmektedir.

Hastane eczanesi; kanun, tüzük, yönetmelik ve emirler gereğince hastane yatışı yapılarak tedavi görmesi gereken ve ilaç tedavisi lüzum görülen hastalara ilaç ve sıhhi malzeme sağlanan yerlerdir. Hastane eczanesinde çalışmakta olan eczacılar kurumlarının yıllık ilaç ihtiyaçlarının ve bunların tahmini bedellerinin tespitinden, bu ilaçların temininden, temin edilen ilaçların uygun şekilde depo edilmesinden, yatan hastaların günlük ilaç ihtiyaçların usulüne uygun olarak hazırlanıp ilgililere tesliminden, eczane stoğunda bulunan miadı yaklaşan ilaçların tüketiminden ve imkan olmadığı takdirde başka kurumlara devrini sağlamaktan sorumludur.
Hastanelerde çok ciddi bütçeler yöneten hastane eczacıları, almış oldukları görev ve sorumlulukları nedeniyle stratejik personel statüsü taşıyan sağlık personelleridir. Hastane eczacılığı sağlık sisteminin devamlılığı ve sağlıklılık durumunun sağlanabilmesi için göz ardı edilemez bir pozisyonda olmasına rağmen ne yazık ki başta hastane eczacıları olmak üzere tüm kamu eczacıları, en başta özlük hakları ile ilgili mevzuatta genel eksikliklerin bulunması nedeniyle ciddi hak kayıpları yaşamaktadır.
Kamu Eczacıları
Kamu eczacıları; tabip ve diş tabipleri gibi stratejik personel kategorisinde değerlendirilmelidir. Gelir üreten tabipler ve diş tabipleri ek ödemelerle desteklenirken hastane eczacılarının milyonlarca liralık stok yönetimi ve gelir kaydı yaparak sağladıkları gelir göz ardı edilmiştir. Eczacılar, diğer gelir üreten gruplarla aynı havuzda bulunmalı ve unvanlarına uygun hak ettikleri katsayıda çalışmalılardır. Bu nedenle, stratejik personel havuzu oluşturularak tabip, diş tabibi ve eczacılar aynı havuzdan teşvik ödemeleri almalıdır.
Kamu eczacıları, diğer stratejik personel branşları ile benzer mali haklara sahip olmalıdır. Üniversite giriş puanlarına baktığımızda, eczacılık ve diş hekimliği fakültelerine kabul puanları birbirine oldukça yakındır. Ek olarak, eğitim süresi açısından eczacılar da diş hekimleri gibi 5 yıllık bir fakülteden mezun olmaktadırlar. Aynı yüzdelik dilimde üniversiteye giren, aynı sürede eğitim alan ve aynı bakanlık bünyesinde görev yapan iki sağlık çalışanı arasında meydana gelen büyük katsayı farkları adil değildir. Bu nedenle, kamu eczacıları için taban katsayısı düzenlemesi yapılmalıdır. Bu ayarlamalar eczacıların eğitim süresi, giriş puanları ve görev sorumlulukları göz önüne alındığında daha adil bir mali yapı oluşturacaktır.
Klinik Eczacılar
2023 yılında ilk ataması yapılan ve uzmanlık eğitimini tamamlamış klinik eczacılar, mali konularda henüz belirlenmemiş olan eczacı katsayıları üzerinden ödeme alarak hem mali kayıplarla karşılaşmakta hem de hiyerarşik sıkıntılara yol açmaktadır. Bu sebeple klinik eczacılar, diğer stratejik personel olan uzmanlara benzer katsayılara sahip olmalıdır. Bu düzenleme, klinik eczacıların deneyimleri, uzmanlık eğitimleri ve sorumlulukları dikkate alındığında daha adil bir mali değerlendirme sağlayacaktır.
Hastanelerin tüm ilaç yükünü taşıyan ve az sayıda personelle çalışan eczacıların iş yükünü hafifletmek için PDC’de (Performans Değerlendirme Çerçevesi) kontenjanları artırılmalı ve atama bekleyen eczacılara istihdam imkanı sağlanmalıdır. Hastanelerdeki eczacı istihdam oranları güncellenmeli ve her 25 yatağa bir eczacı düşecek şekilde revize edilmelidir. Bu düzenleme; kamu, üniversite ve özel hastaneler için aynı standartları içermelidir.
Eczacısı olmayan eczanelerin kapatılması gerektiği 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Kanunu’na göre belirtilmiştir. Bu nedenle, yatak sayısına bakılmaksızın her hastanenin eczacı bulundurma zorunluluğu getirilmelidir. Bu önlem, hastanelerdeki ilaç yönetimi ve hasta güvenliği açısından önemli bir adım olacaktır.
Başeczacı dahil bilfiil eczanede görevli dört eczacı bulunmayan kurumlarda icap nöbeti tutulur; normal şartlarda icap nöbetinin saatlik ücreti, normal nöbet ücretinin yüzde 40’ına denk gelir ve 120 saati geçemez fakat kurumlar sadece uzman hekimlere icap nöbet ücreti ödemektedir. Eczacılara zorla icap ücreti karşılığı nöbet izni uygulaması mecbur kılınmaktadır. İcap ödemesi eczacılara da ödeme kapsamına alınmalıdır.
1 haftanın üstündeki yıllık izinler ve alınan istirahat raporlarında döner sermayeden kesinti uygulanmaktadır. Ne yazık ki bu kesintiler maddi olarak ciddi kayıplara neden olmaktadır.
Hastane eczanesindeki yardımcı personel yetersizliği, eczane teknikeri/teknisyeni, veri işleme memuru gibi pozisyonlardaki eksiklikler, bir dizi soruna yol açabilir. Bu durum, eczane işleyişinin verimli bir şekilde sürdürülmesini ve hasta hizmetlerinin etkili bir şekilde yönetilmesini zorlaştırabilir. Yetersiz yardımcı personel, eczanenin günlük işleyişinde verimlilik kayıplarına neden olabilir. Yoğun iş yükü altında çalışan sınırlı personel, ilaçların doğru bir şekilde hazırlanması ve dağıtılması konusunda hata riskini artırabilir.
Çalışma ortamı koşulları, sağlık çalışanları için son derece önemlidir ve bu konuda yaşanan zorluklar, çalışanların sağlığını ve genel iş performansını etkileyebilir. Havasız, penceresiz depolar veya bodrum kattaki eczanelerde çalışmak, bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Bina planlaması yapılırken bu konunun en baştan gündeme gelmesi gerekmektedir.
Hastanelerde başeczacılık kadroları aktive edilmeli ve eczacılar başhekim yardımcılığına atanabilmelidir ve eczacıların sahip olduğu alan bilgisi ve tecrübesi, idari süreçlerde de etkili bir şekilde kullanılmalıdır.
Kamu eczacılarının problemlerini çözme ve meslek örgütlerinin kamu eczacılarına daha fazla destek olması için kamu eczacılarının da meslek örgütlerine daha fazla katılması kaçınılmaz bir gerçektir. Meslek içi iletişimi güçlendirerek ve dayanışmayı artırarak aslında eczacılık mesleğinin temel haklarının korunmasına destek olmak, her bir eczacının üzerine düşen bir sorumluluktur. Bu konuda ilerleyen günlerde, mesleğimiz ve kamuda çalışan meslektaşlarımız için daha somut ve etkili adımlar atılacağına inanıyor ve yaşanan sorunların çözümü aşamasında tüm meslektaşlarımızın sorumluluklarını yerine getireceklerine olan güvenimi ifade etmek istiyorum.